Muhalefete Açık Mektup
18 Şubat 2025
Sol Muhalefet Partilerinin Genel Başkanlarına
Sayın Genel Başkanlar,
Bu mektup aracılığıyla sizlerle bazı düşüncelerimi paylaşmak ve aynı zamanda size, dolayısıyla partinizin kimi mensuplarına birtakım sorular yöneltmek istiyorum.
Öncelikle en çok merak ettiğim ve yıllarca yanıtını aradığım bir hususla konuya başlamak istiyorum.
Sayın Genel Başkanlar, sizi henüz Kıbrıs bölünmeden başlayan müzakere sürecinde herhangi bir olumlu katkısı olmayan görüşmelere ve dolayısıyla federal yapı etrafında şekillenen çözüm sürecinin ileride başarıya ulaşacağına inandıran şey nedir? Bunu hukuken, siyaseten ve vicdanen halka açık ve net bir şekilde açıklayabilir misiniz?
Mesela, bu ülkenin kuruluşuna sebep olan tüm temel faktörleri, yani Rum tarafının maksimalist taleplerini ve günümüzde bile yankılanan Enosis düşüncesini neden eleştirip bu gerçeği kabullenmiyorsunuz? Oysa dünyada uzlaşmanın sağlanamadığı yerlerde kadife ayrılığın veya iki devletli çözümün örnekleri ortadayken, üstelik bölgemizde hukuk hiçe sayılırken, Kıbrıs'ta 50 yıl önce yaşananları andıran bir süreçte insanlık hemen yanı başımızda ayaklar altına alınırken ve kaos oluşturulurken, emperyalist sistem yeni bir güç bloğu inşa ederken ve uluslararası hukuk yalnızca Batı'nın çıkarlarına hizmet edecek şekilde yorumlanırken, güçlünün yanında duran uluslararası düzen BM antlaşmalarını çiğneyerek İsrail'in kara sınırlarının genişlemesine izin verirken, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nı ve Kopenhag Kriterleri’ni hiçe sayan AB 2004 yılında Annan Planı'nda Kıbrıslı Türklerin olumlu tutumlarına rağmen sadece Rumları üyeliğe kabul ederken ve gerek BM gerekse AB Kıbrıslı Türklere verdikleri sözlerde durmazken, KKTC'nin ve Türkiye'nin deniz sahasında egemenliği, hidrokarbon yataklarının aidiyeti deniz hukukunun kararlı hükümlerine rağmen tartışılırken siz neden hâlen Batı'nın sistemine bu kadar inanıyorsunuz? Sizi Batı'nın sistemine inandıran ve egemen eşitliğin tanınmayacağını düşünmenize sebep olan etkenler nelerdir?
Şayet kulaktan dolma bilgi ve varsayımlarla hareket ediyorsanız, AB'nin yüksek kademelerinde çalışmış ve oradaki siyasetin, hukukun nasıl ve kimler lehine işlediğine yakından tanık olmuş biri olarak, bu konudaki tutumunuzun temelsiz olduğunu ispat edebilirim.
Her şeyden önce dünyadaki gelişmeleri takip ediyorsanız, çok kutuplu bir düzene geçildiğini ve haritaların pek çok bölgede yeniden çizildiğini biliyor olmalısınız. Peki, KKTC'nin bu konjonktürü, üstelik Türkiye'nin askeri ve diplomatik başarıları ortadayken sizi egemen eşitlik konusunda umutsuzluğa iten veya halkı bu konuda karamsarlığa sürükleyen açıklamalarınızın dayandığı gerekçeler nelerdir?
Rasyonel bir bakışla değerlendirildiğinde, bugüne kadar ne Türkiye ne de Kıbrıslı Türkler hukuksuz veya ahlak dışı bir davranışta bulunmuştur. Bunu Garanti Antlaşması, Avrupa Konseyi ve Atina Yüksek Mahkemesi kararları da doğrulamaktadır. Tüm bunlara rağmen Kıbrıslı Türkler yıllarca haksız ambargolar altında bırakılmış, ancak centilmenliğini koruyarak yalnızca yaşam hakkını savunmuştur. Peki, sadece bu bile egemen eşitliğin kabul görmesi için yeterli bir sebep değil midir?
Ayrıca, son dönemde KKTC'nin tanınması konusunda önemli adımlar atılmıştır. Rusya'nın KKTC'de konsolosluk açması, KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatı'na üyeliği, Azerbaycan'ın uzun vadede KKTC’yi tanıma yönündeki resmi açıklamaları, Pakistan'ın daha geçen hafta resmi olarak ifade ettiği KKTC lehine destek mesajları ve Katar'ın etkili yayın organı Al Jazeera'nin KKTC'yi destekleyen yayınları ortadayken; neden altını doldurmadan İsviçre toplantısından federal çözüm çıkabileceğini iddia ederek, egemen eşitlik fikrini aşağılayarak halka karamsarlık aşılıyorsunuz?
Her şeyi bir kenara bıraktım, 2017'de Kıbrıslı Türkleri dezavantajlı bir konuma sürükleyecek olmasına rağmen Guterres Planı'nın neden başarıya ulaşmadığını açık ve şeffaf bir şekilde ifade etmiyorsunuz? Gerçi sağ olsun eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, bu konuda Güney tarafından yapılan küstah bir açıklamaya binaen geçtiğimiz hafta olumlu bir açıklama yapmıştı, fakat sizin cephenizden bu konuda bir açıklama duymak ne yazık ki bugüne kadar mümkün olmadı.
Madem mart ayında İsviçre'de federal çözüm görüşülecek, o hâlde neden tam da bu dönemde mimarisi, ihtişamı ve lokasyonuyla büyük bir anlam taşıyan yeni Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Yerleşkesi inşaatı bitirilip resmi olarak hizmete açılacaktır? Objektif bakılacak olursa bu yapı, yeniden........
© Kıbrıs Postası
