menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kendimize Gelelim!

9 0
29.04.2025

Değerli okurlar, birkaç haftalık aranın ardından yeniden bu köşede sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ülke gündemini adeta esir alan başörtüsü meselesine ilişkin kaleme aldığım son yazıyı, gelişen son dakika olayları nedeniyle Pandora yerine farklı bir mecrada yayımlamaya karar verdim. Bu sebeple buradaki ara biraz uzamış oldu. Ancak söz konusu yazıya ve diğer makalelerime kişisel web sitem üzerinden erişebileceğinizi de tekraren bilginize sunmak isterim: https://kaancenkadasoy.com/ozgurluk/.

Açıkçası, son haftalarda gündemi takip edenlerin büyük bir olasılıkla hayretler içerisinde kaldığını söylemek yanlış olmaz. Bir yandan başörtüsü meselesi üzerinden ortalık ayağa kaldırılırken, diğer yandan gerek üç Türk devletinin Güney'de attığı adımlar, gerekse Güney'den özellikle Paskalya döneminde gelen açıklamalar, hem basında hem de halk arasında tam anlamıyla bir bilgi kaosuna yol açmıştır. Bu nedenle, bu haftaki yazı söz konusu gelişmeleri merkeze alarak şekillendi.

Türk Devletlerinin Güney Kıbrıs’a Büyükelçi Atamaları

Yazıya, Özbekistan'ın (Aralık), Kazakistan'ın (Şubat) ve Türkmenistan'ın (Mart ayında) Avrupa Birliği-Orta Asya Zirvesi öncesinde ve zirve kapsamında imzalanan anlaşmalar ile yaklaşık 12 milyar avro değerindeki yatırımlar çerçevesinde Güney'e büyükelçi atamalarıyla başlayalım.

Bilindiği üzere, Orta Asya'daki Türk devletleri Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarını ilan etmiş ve Güney Kıbrıs tarafından da tanınmışlardır. Bu tanımanın ardından, Orta Asya Türk devletleri 1990'lı yıllardan itibaren birçok ülkeyle olduğu gibi Güney Kıbrıs ile de diplomatik ilişkiler kurmaya başlamıştır.

Dolayısıyla, sanıldığı gibi bu Türk devletleri Güney'deki yönetimi yeni tanımış değildir; bu adım, zaten uzun süredir var olan bir ilişkiyi yatırım ve ülke çıkarları doğrultusunda yalnızca daha görünür ve resmî bir hale getirmiştir. Bu nedenle meseleyi, Türkiye bağlamından ve KKTC gerçeğinden bağımsız olarak değerlendirmek gerekir.

Peki, bu durum yine de üzücü müdür? Cephelerin kızıştığı ve Batı'nın bu durumu kendi lehine kullanmak istediği mevcut koşullarda, elbette. Zira kamuoyunda cereyan eden tartışmalar, ilerleyen satırlarda detaylandıracağımız üzere, aslında Avrupa Birliği tarafından arzulanan bir sonucun ürünü niteliğindedir.

Türkiye'nin Tavrı ve Diplomatik Dengeler

Bu devletlerin aldığı karara yönelik rahatsızlık, Türkiye tarafından şimdilik kulis arkasında ilgili makamlara diplomatik kanallarla iletilmiştir. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçen hafta düzenlediği bir basın toplantısında, bir gazetecinin sorusu üzerine bu durumu bir "aile meselesi“ olarak gördüklerini, Brüksel'in ısrarla istediği gibi kamuoyu önünde tartışmaya açmayacaklarını açıkça ifade etmiştir. Fidan, böylece hem net bir mesaj vermiş hem de Batı'ya ince bir diplomatik uyarı göndermiştir.

Esasen alınan bu karar, dikkatlice değerlendirildiğinde, KKTC'nin ileride tanınmasının önünde bir engel oluşturmamaktadır. Zaten Ada'da hedeflenen çözüm modeli iki devletli yapıdır ve bu model uluslararası camiada kabul gördüğünde, Türkiye de diğer Türk devletleri gibi bir gün Güney Kıbrıs'ı devlet olarak tanıyacaktır. Nitekim Güney'deki yönetim, dünya genelinde halihazırda meşru bir devlet olarak kabul edilmektedir. Ancak burada asıl mesele, KKTC'nin tanınmasıdır.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın son haftalarda Türk devletlerine yaptıgı çağrı çok anlamlıdır ve bazı çevrelerce iddia edildiği gibi kesinlikle afaki değildir: Türk devletleri, Güney'de attıkları diplomatik adımların yanında, KKTC'de de bir elçilik ya da en azından şimdilik bir temsilcilik ofisi açarak denge sağlayabilirler. Üstelik, Semerkant Zirvesi'nde kabul edilen çerçeve anlaşmalar dikkate alındığında, böyle bir adımın önünde herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır.

Azerbaycan'ın Rolü ve Olası Açılımlar

Bu bağlamda, Rusya-Ukrayna savaşı ve cephelerin sertleşmesi nedeniyle Avrupa Birliği ile son dönemde oldukça iyi ilişkiler kuran Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, her zaman KKTC lehine verdiği destek mesajlarını da hatırlamak gerekir. Azerbaycan'ın, yaklaşık bir yıl önce kulislerde konuşulmaya başlanan KKTC'de bir elçilik açma planı hâlâ gündemdeki yerini korumaktadır. Aliyev ayrıca, ülkesinin KKTC'yi er ya da geç tanıyacağını her fırsatta açık bir şekilde dile getirmektedir. Belki de Azerbaycan'ın böyle bir adımı ilk olarak atması, diğer Türk devletlerinin çekimserliklerini aşarak daha cesur adımlar atmalarına vesile olacaktır.

Bunların yanı sıra unutulmamalıdır ki, Türkiye'nin müttefik ve stratejik ortak olarak kabul ettiği birçok ülke geçmişte hem uluslararası dijital platformlarında Kıbrıslı Türklere destek vermiş, hem de KKTC'nin tanınmasına — şimdilik sözlü düzeyde de olsa — açık bir şekilde destek sunduklarını ifade etmiştir. Bu duruma en güncel örnek, geçtiğimiz hafta Ankara'yı ziyaret eden Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'in destek açıklamalarında görülmüştür. Daha önce de birçok farklı ülke lideri benzer destek mesajlarını kamuoyuna yansıtmıştı.

Türk Devletleri Teşkilatı ve KKTC

Dolayısıyla, gerek sosyal medyada gerekse konvansiyonel medyada dolaşan bilgi kirliliğine rağmen, KKTC'nin konumu ve uluslararası tanınma bilinci açısından kaybedilmiş hiçbir şey yoktur. Nitekim, söz konusu Türk devletlerin de üyesi olduğu Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), KKTC'yi daha önce gözlemci üye olarak kabul etmiş, ardından 6 Kasım 2024 tarihinde Bişkek'te düzenlenen 11. TDT Zirvesi'nde de, teşkilat bünyesinde kurulan Sivil Korunma Mekanizması'na tam üye olarak dahil etmiştir. Bu gelişme, KKTC'nin TDT içerisindeki etkinliğini artıran son derece önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KKTC'nin TDT'ye tam üyeliğinin hedeflendiğini her fırsatta vurgulamakta olup, bu konunun Mayıs ayında yapılacak zirvede de gündeme gelmesi beklenmektedir. Öte yandan, TDT Aksakallar Konseyi'nin 17. toplantısını KKTC'de düzenleme kararı alması, kamuoyundaki spekülasyonlara verilmiş en net yanıtlardan biri niteliğindedir.

Avrupa Birliği'nin Maskesi Düşüyor: İkiyüzlülüğün Anatomisi

Fakat son haftalarda yaşanan gelişmeler, bazı gerçekleri yeniden........

© Kıbrıs Postası