Çocuk yoksulluğu
"Allah gördüğünden geri bırakmasın” diye bir atasözümüz var. Çok severim. Bu atasözünün aktörleri, bizlerin de içinde bulunduğu kuşaklardır. Çünkü bizler “eski Türkiye”de gördük. Sürdürülebilirlik, ebeveynlerinizden aldıklarınızı, artırarak çocuklarınıza aktarmanızı gerektirmektedir. Bizim kuşaklar işte bunu yapamadı.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.
TÜİK’e göre yoksulluk insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumudur. Yoksulluğu dar ve geniş anlamda olmak üzere iki türlü tanımlamak mümkündür. Dar anlamda yoksulluk, açlıktan ölme ve barınacak yeri olmama durumu iken, geniş anlamda yoksulluk, gıda, giyim ve barınma gibi olanakları yaşamlarını devam ettirmeye yettiği halde toplumun genel düzeyinin gerisinde kalmayı ifade eder.
Yoksulluğun yanı sıra bir de yoksunluk gerçeği bulunmaktadır. Yoksunluk maddi zorluklar veya sosyal ve kültürel gibi gerekçelerle tatil yapamama, yeterince et/balık/tavuk yiyememe, yeni elbise alamama, boş vakitlerini değerlendirecek spor, sanat ve kültürel faaliyetlere katılamama durumudur.
Yoksulluk ve yoksunluk çeken çocuklar işsizlik ve sosyal dışlanmaya maruz kalıyorlar.
Peki biz bu hikâyenin ne tarafındayız?
Bakalım.
Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Türkiye’de çocuklar araştırması var. 2025 yılında, 2024 yılı istatistikleri açıklandı. Bu istatistiklere göre Türkiye’de 15 yaş altı 100 çocuktan 32’si yoksul durumdadır. 7 milyon 39 bin çocuğumuz yoksul. Bildiğiniz çocuklarımız aç. Aç.
Bir de yoksun çocuklarımıza bakalım. 2,5 milyon çocuğumuz, yeni kıyafet ve düzgün iki çift ayakkabı alamıyor. 6,7 milyon çocuğumuz, günde bir öğün et, tavuk ve balık yiyemiyor. 7,8 milyon çocuğumuz, bisiklet ve paten gibi ev dışı araçlara sahip değil. 3,8 milyon çocuğumuz, yaşlarına uygun kitap okuyamıyor. 5,5 milyon çocuğumuzun evde........
© Karar
