Alman Yazar UTA Seeburg'un 'Leziz' kitabı Türkçede: Elli lokmada insanın tarihi
Uta Seeburg’un Timaş Yayınları’ndan çıkan ‘Bir Mamut Nasıl Yenir?’i son yıllarda okuduğum en ‘leziz’ kitaplardan biri oldu. Seeburg, M. Ö. 11 binli yıllardan başlayarak insanın tarihini elli yemek üzerinden şeker şurubu bir üslûpla kısa bölümlerle anlatıyor. Hem çok şey öğrendim hem de çok eğlendim. Yemek deyip geçmemeli, çünkü insan en karanlık dönemlerini hep gıda yokluklarında yaşanmıştır. Tarih hocası olsaydım, inanın Uta Seeburg’u öğrencilerime ‘yardımcı ders kitabı’ olarak önerirdim.
Alman yazar Uta Seeburg, Berlin ve Cambridge’de Almanca, edebiyat edebiyatı ve sanat tarihi okuduktan sonra kendini yazmaya adadı. Yazar, polisiye kitapları ile de tanınıyor.
Uta Seeburg’un Timaş Yayınları’ndan Ali Tacar çevirisiyle çıkan ‘Bir Mamut Nasıl Yenir?’i son yıllarda okuduğum en ‘leziz’ kitaplardan biri oldu. Seeburg, M. Ö. 11 binli yıllardan başlayarak insanın tarihini elli yemek üzerinden şeker şurubu bir üslûpla kısa bölümlerle anlatıyor. Ben hem çok şey öğrendim hem de çok eğlendim. Yemek deyip geçmemeli, çünkü insan en karanlık dönemlerini hep gıda yokluklarında yaşanmıştır, bu yüzden de gıda zevkin ve nostaljinin yanında siyasal bir unsur olarak da yaşamımızı belirlemektedir. Uta Seeburg’un ‘leziz’ kitabına ‘gastronominin yapısökümü’ desek, cuk oturur.
İnsan bazı hayvanları evcilleştirdi ama gıdaların da insanı evcilleştirdiğine dâir hayli baskın bir görüş var... Bu görüşün popüler isimlerinden Yuval Noah Harari’nin ‘Buğday bizi evcilleştirdi’ şeklindeki ifâdesini anımsayanlarınız çıkacaktır. İnsanın en eski yazılı yemek tarifinin ‘Kuma yahnisi’ olduğunu biliyor muydunuz, M. Ö. 1730 civârından günümüze kadar gelebilmiştir. Peki ya, Babil listelerine iki yüz kadar çeşit ekmeğin geçtiğini, eski Mısır’da ekmeğin, bal, incir ve hurma ile tatlandırıldığını, Anadolu’dan göçtükleri düşünülen Etrüsklerin İtalya’ya üzümlü ekmeği getirdiklerini ve Etrüsk kadınlarının ‘kırmızı şarapta geyik eti yahnisi’ kadar baştan çıkarıcı işveleriyle Roma’nın yeme içme kültürünü değiştirdiklerini?
M. S. 100’e gelindiğinde yemek artık ‘sosyal bir ayrım aracı’ oluyor, üst tabakaların yeme şımarıklığına bir bakın: ‘Fındık faresi dolması’, ‘flamingo dili’ ve ‘baharatlı bülbül ciğeri’. Sapıklar bu kadarla da yetinmiyorlar, fırına yaban domuzu sürerlerken onun karın boşluğuna canlı canlı ardıç kuşları da dikiyorlarmış. Sosyal tabakanın........
© Karar
visit website