menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Bu aya sultan ay derler, kaymak ile baldan yerler, ezelden âdet kılınmış, bekçiye bahşiş verirler”

11 1
05.02.2025

“Artık, eski bekçiler de mâni söyleyen davulcular da yok, Mahmut Yesari üstâdımız ‘43’te “Bekçi Baba” makalesini durduk yere kaleme almadı, o yıllarda belleri tabancalı, zâbit kemerli, yakaları demir etiketli, ayakları tozluklu bekçiler varmış, hânelerden bağıra çağıra ve pazarlıkla aylık topladıkları hakikattır.”

Sultan IV’ncü Murad devrinde olmalı, Kadırga’da bir Ayyaş Hamdi varmış, bütün gün şarap zıkkımlanır, kafayı bulunca da zevcesini ve mahdûmunu tartaklarmış. Adamın o güne kadar içtiği şarabı taşa döksen, taşı dahi eriteceği muhakkaktır, bu yüzden otuzlarında olmasına rağmen Hamdi’nin sıhhatinin de bozulmaması mümkün değildir. Nihâyetinde, bir Şehr-i İstiğfârda, daha testinin dibini bulamadan, hooop, bizimki gelmeze gidivermiş. Allah rahmet eylesin diyeceğiz de, cenâze namazında İmâm Efendi, “Merhûmu nasıl bilirdiniz?” diye suâl edince, cemâat, “İyi bilirdik!” demez mi, ağzı bir karış açık kalan Bektâşi, kendisi mahalleden komşusuymuş, musâhiblikten refikine dönüp, “Erenler, hadi biz neyse de, bu cemâat, üstelik de bir mübârek Ramazân gününde, Allah’ı kandırmıyor mu!” demiş.

Kadırga demişken, aynı cenâze namazında İmâm Efendiyi değiştirip, yerine Bekrî Mustafa’yı koyalım, sakın ha Bekrî Mustafa’dan imâm olamayacağı itirâzında bulunmayın, fıkralara nazaran, Bekrî Mustafa sadece bir cenâze namazında imâmlık yapmış, ben de o cenâze namazını Ayyaş Hamdi’ninki olarak tahayyül ediyorum: Bekrî Mustafa yıkıldı yıkılacak hakkuranından çıkıp, Kumkapı’da bir kâfir meyhânesine gitmeye niyetlenmiş, tam da Sokollu Camii’nin önünden geçerken musalladaki tabutu görmüş. Ancak, namaz vakti gelmiş de geçiyormuş, merâkından sağa bakınmış, sola bakınmış, namazı kıldıracak İmâm Efendiyi bulamamış, cemâat de başında kavuğu sırtında cübbesiyle tabuta bakan Bekrî Mustafa’yı imâm sanmaz mı, onu yaka paça musallaya taşımışlar. Bekrî Mustafa “Yahu, ben imâm değilim!” dese de, dinleyen kim! Çâresiz Bekrî Mustafa cenâze namazını kendi usûlünce, hiç “Merhûmu nasıl bilirdiniz?” diye de suâl etmeden, bir çırpıda kıldırıvermiş. Cemâat şaşkın olmasına şaşkındır da, asıl onları hayrete düşüren şey Bekrî Mustafa’nın tabutun kapağını açıp, Ayyaş Hamdi’nin kulağına bir şeyler fısıldaması olmuş. Ne söylediğini merâk edenlereyse, “Şimdi âhirete gidiyorsun, şâyet orada sana dünyanın ahvâlini sorarlarsa, seni iyi bir adam, Bekrî Mustafa’yı da imâm yaptıklarını söylersin, onlar anlar!” demiş.

Cemâata bir de Bekçi Baba koyalım mı? Mutâbıkız. Bekrî Musta’ya tabuttakinin Ayyaş Hamdi olduğunu îzâh eden Bekçi Baba olsun, Bekrî Mustafa ise Ayyaş Hamdi’yi Kumkapı’dan şöyle böyle tanısın, bu yüzden de “Merhûmu nasıl bilirdiniz?” suâlini kasden atladığını makalemize derkenâren not düşelim. Bekçimiz ak sakallı pos bıyıklı bir Kürt, onu isterseniz Şirvanlı yapın, isterseniz de Harputlu. Ayağında şalvar, arkasında abadan kısa salta, belinde kırmızı kuşak, kafasında abani sarık, ayağında beyaz yün çoraplar, kırmızı tozluk bağları ve siyah yemeniler. Âsâyişin dışında mahalle bekçilerinin en mühim görevinin Şehr-i İstiğfârda hilâlin göründüğünü haber vermekmiş. Bu da nedir demeyin, Ramazân-ı Şerîfin başlaması için hilâli görmek şarttır, Bâb-ı Meşîhatta toplanan ricâlin ve ilmiye sınıfının uluları, Süleymaniye ve Fatih gibi camilerden gelecek hilâlin göründüğüne dâir şehâdetin ilâmını beklerler, bu ilâm sicil defterine kaydolup mühürlendikten sonraysa kapıdaki baş mahyacıya haber verirlermiş. O da elindeki tahta kutu içinde duran kandiliyle Bâb-ı Meşîhatın binek taşından Süleymaniye Camii’nin minâresinde intizârda olan kandilcilere işâret gönderip, kandillerin yanmasını sağlarmış. Kandilleri gören bekçiler ise davuluyla veya davulcuyla sokağa çıkıp, sahura kalkılacağını mahalle sâkinlerine duyururmuş.

Evliya Çelebi devrinde İstanbul’da on........

© Karar