Muhatapsız ihmaller... Yangın, deprem, göçük, kaza...
Bolu Kartalkaya’da çıkan otel yangını, sadece bir binanın değil, güvene dayalı toplumsal dokunun da alevlere teslim olduğunu yine, yeniden ve bir kez daha gözler önüne serdi. Onlarca insanın canını hiçe sayan ihmaller zinciri, yeni yılın henüz başında ülkenin vicdanını yerden göğe kadar titreten bir acıya, telafisi mümkün olmayan bir travmaya dönüştürdü. Fakat yine her zamanki gibi suç hiçbir erke dokunmadı. Yangından geriye kalan sadece sonsuz acılar ve küller değil, hesap sorulmayan koskocaman bir adalet boşluğunda savruluşumuzdu.
Kartalkaya’daki yangın, basit bir tesisat arızasıyla başlamıştı. Söylenen o ki, otel yönetimi yıllardır denetimlerden kaçıyordu. Oteldeki sözde yangın merdivenleri bırakın tahliyeyi sağlamayı, adeta bir baca gibi alevi daha da körüklemişti. Yangın önlemleri için gereken modernizasyonu “maliyet” sebebiyle rafa kaldırıyordu. Fakat bu nasıl bir maliyetse artık bedeli onlarca insanın, çocuğun canıyla ödendi. Apaçık bir katliam…
Ki bizler arşı alayı titretecek acılara alışkındık. Buyurun hatırlayalım;
Türkiye tarihindeki en büyük maden faciası, 301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma faciasında en acı itiraflardan biri, olaydan kısa süre sonra kamuoyuna sızan şu cümleydi: “Facia bu işin fıtratında var.”
İşte bu zihniyet, Kartalkaya’daki yangının da fıtratına yerleşmiş o çıkmayan ruhtur. Her faciada aynı düzenek işler: Başta birkaç cılız açıklama, ardından mahkeme salonlarında sürüncemede bırakılan adalet ve nihayetinde, unutulmuş yaslar… Soma’da can veren madencilerin aileleri gibi, Kartalkaya’da kaybedilen canların yakınlarına da “sabır ve şükür” telkin........
© Karar
