menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İtalya’dan Türkiye’ye bakmak

21 2
10.10.2025

Roma’nın taşlarında yürürken insan, zamanı değil, zamanın üzerinde kalmış kararlılığı hissediyor. Kolezyum’un gölgesi kente düşerken taşın nasıl bir belleğe dönüştüğünü anlıyorsun. Yaklaşık iki bin yıldır ayakta duran bu dev arena, Roma’nın yalnızca bir imparatorluk değil, aynı zamanda temsil düzeni kurduğunun en güçlü hatırlatıcısı. Gücün yalnızca savaşla değil, biçimle, taşla ve gösteriyle kurulduğu bir medeniyet bu.

Kolezyum’un ardında uzanan Forum Romanum, yani imparatorluğun kalbi, bu bilincin merkezinde duruyor. Her zafer takı, her sütun, her kemer Roma’nın dünyaya “ben buradayım” diyen sesi gibi hâlâ duyuluyor. Titus Kemeri’nden Konstantin Kemeri’ne kadar her anıt, yalnızca bir mimari deha örneği olarak değil, aynı zamanda bir ideolojik beyan olarak tasarlanmıştı. Roma başkent haline gelirken gücünü yalnız ordularından değil, taşın diliyle kurduğu temsilden aldı. Roma’nın kudreti kılıçla değil, mimarinin düzeniyle konuştu; bu yüzden yapılan her yapı, hükmetmenin olduğu kadar kalıcılığın da sembolü haline geldi.

Bu şehre armağan edilmiş her sanat eseri bir sürekliliği temsil ediyor. Kolezyum yıkılmadı çünkü Roma, kendi yıkıntısına bile sahip çıkmayı güç biçimine dönüştürdü. Roma’nın bu topraklara verdiği en büyük miras tam da burada: hükmettiği kadar koruyan, inşa ettiği kadar hatırlayan bir medeniyet bilinci.

Bu hissin en yoğun biçimi elbette Vatikan’da hissediliyor. İçerisine girdiğinde dinin sanata nasıl kol kanat gerdiğini, hamiliğin yalnızca sermaye aktarmak olmadığını, sadece ülkeye değil insanlığa dair bir estetik vicdanını kurmak anlamına geldiğini anlıyorsun. Bernini’nin kolonadlarında yürürken kollarını açan bir mimarlığın, estetik ve iktidar arasında yaptığı tercihi hissediyorsun.

Dünyanın belki de en önemli sanat mekanı olan Sistine Şapeli’nin kapısında kalabalık bir uğultu, içeride başını tavana doğru çevirmiş sayısız insanla temaşa halindesin. Tavanın merkezinde Tanrı’nın parmağıyla Âdem’in parmağı arasındaki boşluk, bir temas eksikliğinden çok insanın varoluş sınırını anlatıyor. Michelangelo o aralığı........

© Karar