menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İslamcı popülizmin dramatik hikâyesi

27 2
15.10.2025

Siyasal iradesizlik aslında bir çeşit bağımsızlık yitimidir. Toplumların çöküşü çoğu zaman savaşla değil kendi iç sesine, kendi yön duygusuna yabancılaşmasıyla başlar.

Atasoy Müftüoğlu’nun “yapısal iradesizlik” tespiti, yalnızca politik bir teşhis değil, aynı zamanda vicdan kaybının adıdır. Çünkü irade, iktidar kudreti olduğu kadar inancın da omurgasıdır. Bir toplum, başkalarının kelimeleriyle kendini anlatmaya kalktığında, önce dilini, sonra yönünü kaybeder. İşte o andan itibaren bağımsızlık yalnızca sınırların değil, bilincin de meselesi olmaktan çıkar. Bugün İslam dünyasının en temel sorunu, kendi değerleriyle değil, emperyal düzenin onayladığı sınırlar içinde var olmaya çalışmasıdır.

İslamcı popülizmin dramatik hikâyesi, işte tam olarak bu kırılmada başlar. Zira gördük ki bir dönem adaletin sesi olarak yükselen bu siyasal damar, zamanla iktidarın sürekliliğini koruma refleksiyle kendi değerleriyle çatışmaya başladı. Gücü adaletin önüne koyan bu zihniyet, her sıkıştığında yeni bir düşman icat ederek toplumsal öfkeyi diri tuttu. Her seçim döneminde “ümmetin onuru” söylemiyle vicdanları harekete geçirdi; ancak zamanla bu söylem, dış politika hamlelerinin arkasında duran bir meşruiyet zırhına dönüştü. Bir zamanlar “dünya beşten büyüktür” diyen siyasi jargon, bugün o beşi temsilen masada oturanlarla fotoğraf vermekte, el sıkışmakta, samimi olmakta sakınca görmüyor. Hatırlayınız, Amerika bir dönem “büyük şeytan” ilan edilmişti, bugünse uluslararası düzenin vazgeçilmez ortağı olarak takdim ve taltif ediliyor. Bu dönüşümü salt politik bir zorunlulukla açıklayamayız çünkü burada mesele çıkar değil, tutarlılıktır.

Daha da sarsıcı olan bu politik zikzakların sembolik karşılığıydı. Kayyumla değil, halkın iradesiyle kazanılacak seçimlerin yapıldığı dönemlerde, meydanlarda “Binali mi Sisi mi?” diye sorarak darbelere karşı direnişin sembolü haline gelen bir liderliğin, yıllar sonra “dostum Sisi” ifadesiyle anılması bizatihi yaşarken gördüklerimiz arasındaydı. Oysa bu ülkenin meydanlarında, darbelere karşı ne bedeller ödenmişti. Seçim meydanlarında dört parmağımızı........

© Karar