menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İhtiyarlara yer yok

38 1
19.12.2025

Yaşlılık, insanlık tarihinde yalnızca biyolojik bir eşik olarak düşünülmedi, vakitle kurulan ilişkinin değiştiği bir evre olarak anlam kazandı. Gücün yerini tecrübenin, hızın yerini ağırlığın, üretimin yerini muhasebenin aldığı bir zaman dilimi olarak kavrandı.

Antik metinlerde yaşlı, yolun sonuna yaklaşan kişi olarak görülmezdi. Yolun anlamını taşıyan tanık sayılırdı. Homeros’un destanlarında ihtiyarlar savaşın içinde yer almaz, hükmün yönünü belirlerdi. Silah tutmaz, söz taşırdı. Çünkü savaş gençlerin alanıydı, anlam kurma sorumluluğu yaşlılara aitti.

Musa anlatısı da yaş meselesini bu çerçevede ele alır. Kur’an’daki hikâye, çağrının zamanlaması üzerine düşünmeye davet eder. Musa’ya yönelen hitap, hayatın en kudretli döneminde gelmez. Saraydan düşmüş, sürgün yaşamış, Medyen’de çobanlıkla geçen uzun bir geri çekilmenin ardından belirir. Bu gecikme, görevin ağırlığına işaret eder. Firavun’la yüzleşmek ve bir halkın yükünü omuzlamak, bedensel kudretten çok sabır ve tanıklık ister.

Bu bakış, yaşın ilerlemesini geri çekilme olarak değil, sorumluluğun biçim değiştirmesi olarak okur. Gücün azaldığı yerde yük kaybolmaz. Sözün, kararın ve hafızanın alanına taşınır.

Bu bağlamda emeklilik kavramı, modern dünyada bu dönüşümün idari ve hukuki karşılığı olarak ortaya çıktı. Çalışma gücünün geri çekilmesi, insanın toplumsal sözleşmeden kopması olarak görülmezdi. Üretim merkezli yükümlülüklerin sona erdiği, ahlaki ve toplumsal sorumluluğun başka bir düzlemde sürdüğü bir geçiş anlamı taşırdı. Kadim toplumlarda yaşlı bu nedenle kenara itilmezdi. Merkezin anlamını koruyan unsur olarak konumlanırdı.

Osmanlı vakıf sistemi, bu anlayışın kurumsal karşılığını........

© Karar