Bir güzel adamın hatırasına
İnsan yaş aldıkça hayatta pek çok şeyin anlamı da değişiyor. Belki de en çarpıcı değişiklik ölümün yakınlığı olsa gerek. Her ne kadar emri ilahi gelip kapıyı çaldığında genç yaşlı diye sormasa da insan ölümü hiçbir yaşta kolay kolay kendisine de sevdiklerine de yakıştıramıyor.
Halbuki ölüm hayatın bir gerçeği ve her an etrafımızda bir çarkı felek gibi dönüp duruyor. Genç, ihtiyar, iyi, kötü, sağlıklı, hasta demeden her gün birimizin kapısını çalıyor.
Çocukken “Falanca, filanca vefat etmiş. Şu yaştaydı, bu yaştaydı” dediklerinde mevta çocuk ya da genç değilse “Ne kadar da çok yaşamış!” diye şaşardık. Hesap bilmediğimizden kelli 35-40 yılı vs. o kadar uzun ve hiç bitmeyecek bir süre sanırdık ki, şaşarsınız.
Gel zaman, git zaman bizler de yaş aldıkça hayat mı tatlı geldi yoksa ölüm korkusu mu sardı bilmem ölüm daha bir zor gelir oldu. Hele bir de güzel insanlar bir bir etrafımızdan eksildikçe ölümün ağırlığı bir başka çöker oldu üstümüze.
Babamın bizi bırakıp gitmesinin üstünden kaç yıl geçti hatırlayamıyorum. Yılları saymak güç geliyor ama inanın sesi hep kulaklarımda…
Söyle derler [bana] gerçek erenler
Sarardı gül benzim soldu n’eyleyim
Ellerin çiçeği allı yeşilli
Benim çiçeklerim soldu n’eyleyim
Yeni haber geldi dostun ilinden
Gönül pervaz urdu uçtu........
© Karar
