menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sonuçtan sebep devşiren bir toplum

14 5
11.10.2025

İnsan aklının en temel reflekslerinden biri “neden” diye sormaktır.

Bir şey olduğunda, onu neyin tetiklediğini bilmek isteriz.

Bu, sadece merak değil, varoluşsal bir ihtiyaçtır.

Çünkü “anlam”, neden-sonuç zincirinde filizlenir.

Nedensellik (causality), yani birbiriyle bağlantılı olaylar arasında düzenli bir ilişki (illiyet) varsayımı, bu arayışın çekirdeğidir.

Felsefede “nedensellik”, olaylar arasında zorunlu bir bağ olup olmadığı tartışmasıyla şekillenir.

Aristoteles, nedenleri dört tipe ayırarak (madde, form, fail, ereksel) evreni açıklamaya çalışmıştır.

Hume, bu bağın zorunlu olmadığını, sadece zihinsel bir alışkanlık olduğunu savunmuştur.

Kant, Hume’a yanıt olarak, nedenselliğin tecrübeden değil, zihnin dünyayı düzenleme biçiminden kaynaklandığını söylemiştir.

Yani, nedenselliğin kaynağı dış dünyanın yapısında da, zihnimizin kurgusunda da aranabilir.

Nedensellik meselesi bir entelektüel gevezelik mevzuu değildir, doğrudan hayatımızı ilgilendirir.

Çünkü nedensellik olmadan bilim, hukuk, etik ya da dil anlamını yitirir!

Bilim, deneye; deney, “aynı nedenin aynı sonucu vereceği” varsayımına dayanır.

Hukukta, “suçun faili” nedensellik zinciri takip edilerek bulunur.

Etikte, sorumluluk ancak eylemin sonuçlarıyla ilişkiliyse anlam taşır.

Lisan, nedenselliği hem taşır hem üretir.

Çünkü”, “bu........

© Karar