menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şöhret: Afet mi, nimet mi?

16 1
09.06.2025

"Şöhret" kavramı ile "bilinirlik" birbirine yakın gibi görünse de aralarında önemli farklar vardır.

Bilinirlik, bir kişi, marka ya da kurumun ne kadar tanındığını ifade eder; olumlu ya da olumsuz bir çağrışım içermez.

Oysa şöhret, bu bilinirliğe duygusal bir boyut katar: hayranlık, takdir ya da nefret gibi toplumsal duygularla şekillenir.

Şöhretli olan kişi mutlaka bilinir, ama bilinir olan her zaman şöhretli değildir.

Sıklıkla duyduğumuz “şöhret afettir” sözü, gerçekte ne kadar doğrudur?

AFET OLARAK ŞÖHRET

Hadislerden hareketle alimler, mal ve şöhret tutkusunun kişiye verdiği zararın, aç kurtların bir sürüye verdiği zarardan daha fazla olabileceğini söyler.

İmam Gazali, “taşımadığı bir vasıfla kendini halka sevdirmeye çalışmanın haram” olduğunu özellikle vurgular (1).

Nefsin dürtüsüyle şöhret arayışı, helal-haram, ahlaki-ayıp sınırlarını aşma riskini doğurur.

İnsan, içindeki takdir görme ve üstün olma arzusuna kapıldığında, dini değerleri bile bir araç haline getirebilir. İşte bu durumda şöhret gerçekten bir afete dönüşür.

Bu afetin ortaya çıkardığı başlıca zararlar:

RİYA VE KİBİRLE GELEN MANEVİ YIKIM

Şöhret, şöhret tutkununu sinsi bir şekilde esir alır. Şöhretin esiri olan kişi riya ve kibir hastalığına müptela olur.

En tehlikelisi, alimlerin şeytanın sağdan yanaşması olarak tarif ettikleri tarzda ortaya çıkan riya ve kibir hastalığıdır.

Allah yolunda mesafe alanlar, “hayır yapmak, amel ve ilim peşinde koşmak” gibi görüntülerle halk nazarında kabul görme, kendisine saygılı gözlerle........

© Karar