Yol ayrımı
CHP’nin İstanbul kongresinin iptali, yönetimin yerine “çağrı heyetinin” daha doğrusu kayyım atanması, atanan isimlerin polis zoruyla parti binasına girmeleri, iktidar sözcülerinin yaşananları meşrulaştıran hatta destekleyen söylemleri Türk siyasetinin uzun zamandır yaklaşmakta olduğu yol ayrımına mesafesinin biraz daha azaldığını gösteriyor.
Mevzunun hukuki boyutuna dair değerlendirme çok. Daha önce birçok mahkemenin ver(e)mediği bir kararı nihayet bir mahkemenin vermesi, CHP’ye atanan isimlerin düne kadar kavgalı olduğu iktidara ‘madem bir karar verdiniz beni koltuğuma oturtun’ demesi, CHP’nin o atanan görevli isimleri odaya sokmamak için kapıya koltuklarla bariyer kurması meselenin kanunda ne yazıp yazmadığından daha önemli.
CHP devlet partisi olarak kurulmasının ardından halkla siyaset yapma ihtiyacını çok geç vakitte hissetti. Eğer siyaset; benimsediği görüşleri iktidar yapmak, devlet pratiği haline getirmek ve kendi seçmenlerini ya da elitlerini devlet imkanları ile buluşturmak ise CHP iktidarda olup olmamasından bağımsız olarak başarılı bir parti idi.
Demokrat Parti ya da 12 Eylül darbesi gibi döneminde hızlı gerilemeler, hapisler, yasaklar yaşansa da CHP iktidarı halka rağmen var olmayı sürdürdü. CHP kendisi bizatihi iktidar koltuğunda oturmasa da mevcut devlet yapısını kendisi ve kitlesi için bir tehdit olarak görmedi. Hatta devletin sahibi iktidar koltuğundan bağımsız olarak CHP ve görüşleri idi.
28 Şubat’ta olduğu gibi mesele Başbakan ya da Cumhurbaşkanı’nın parti aidiyeti değil sistemin ‘diğer’ partilerin ne kadar CHPli olamayacaklarını dair çizdiği sınırlardı. CHP’nin Cumhuriyetin ilk yıllarında kurduğu Devlet, ihlal edildiğinde sistem sınırları cebren tahkim ediyordu.
Kolay olmadı ama AK Parti bu sınırları esnetmekle kalmadı, dönüştürdü, yeniden tanımladı ve........
© Karar
