Memlekete dışardan bakmak
TÜİK’in rakamları her sene yüzbinlerce kişinin buldukları ilk fırsatta ülkeden göç ettiğini söylüyor. Üstelik bu gidenlerin önemli bir kısmı genç-orta yaş kuşağında, yani Türkiye’nin tam da üretmesini, yükselmesini, kalkınmasını sağlayacak insan havuzunun çok önemli bir kısmını başka ülkelere kaptırıyoruz.
Orta sınıfın küçülmesi, gelir dağılımının bozulması ile toplumun dar gelirli kesiminin genişlemesi, yüksek gelirlilerin toplumsal refahtan aldıkların payın çok yüksek seviyelere ulaşması, küresel bir boyutu da olan anti-entelektüalizmin ya da aydın karşıtlığının geçer akçe haline gelmesi bu insan kaybının bir günlük, bir yıllık, bir dönemlik geçici bir daralmanın ötesinde olduğunu işaret ediyor. Araştırmalarda özellikle gençlerde geleceğe dair umudun zayıf olması “gitme” trendinin kısa vadede zayıflamasının sadece “gidememe” durumuna bağlı olduğunu düşündürüyor.
Geçenlerde bir sosyal medya paylaşımında Almanya’da bir raporun altında üç ayrı seviye üç Türk doktorun imzası vardı. Paylaşım doğru ise hemşire de Türk. Doğru değilse de inanmak için elimizde sebep çok.
Türkiye’nin son 10 yılının hepimize enjekte ettiği en temel hastalık tüm yaşadıklarımızı spor karşılaşmalarından sanat faaliyetlerine, bilimsel etkinliklerden toplumsal eylemlere önümüze gelen her şeye siyasal bir çerçeveden bakıyor olmamız.
Toksik bir politizasyon tüm algılarımızı, korkularımızı ya da umutlarımızı esir almış durumda. Sakin kafayla olayları değerlendirme yeteneğimizi büyük oranda yitirmiş vaziyetteyiz. Bu durup dururken olmadı elbette. Oksijen çadırında tertemiz toplumsal siyasal atmosferde yaşıyorduk da kendiliğinden psiko-siyasal savrulmalara kaptırmadık kendimizi.
Bir kesimin asırlık endişelerinin karşısında diğer kesimin dün ülkenin kurucusu iken şimdi ötekisi haline gelme ihtimalinin travması var. Sonuçta herkesin kendince haklı itirazları var. Durum bu olunca da dışarı çıktığınızda da gittiğiniz........
© Karar
