İktidarın yaptığını muhalefet yapamaz mı?
Cumhur İttifakı ilk kurulduğunda koalisyonun iki kanadı için de acil öncelikler günlük farklılıkları kenara bırakmayı mecbur kılıyordu.
Aynı anda hem Erdoğan’ın hem Bahçeli’nin siyasi beka endişeleri, milletin FETÖ’den kurtulma devletin de ayakta kalma refleksleri ile örtüşünce Cumhur İttifakı ülke siyasetinin neredeyse asgari çıkış yoluna dönüştü.
Başta konjonktürel, dönemsel, geçici bir taktik ittifakı zaman içerisinde siyasal bir bütünlüğe evrildi. Bahçeli’nin Erdoğan ihtiyacı Erdoğan’ın Bahçeli mecburiyeti haline geldi. Sonuçta koalisyon 15 Temmuz ile önce de facto olarak 20 Şubat 2018’den bu yana da resmi şekilde ülkeyi yönetiyor. 9 yıldır birçok badire atlattı ve herhangi bir alternatifi de hâlâ bulunmuyor.
Siyasi gündem yönetimi açısından kaçınılmaz olan “sorunsuz ve tam mutabakatla ilerleyen sarsılmaz kader birliği” açıklamalarını bir kenara bırakırsak İttifak’ta her zaman öncelik ve gündem farklılıkları yaşandı.
Bunun en müşahhas örneklerini eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu çevresindeki tartışmalarda gördük. Ancak Türkiye’yi taşımak istedikleri yerde mutabakat, siyasal gücün sürdürülebilirliği endişesi, ortak dış tehdit tanımı ve muhalefetin alternatif üretmekteki yetersizliği ile Cumhur İttifakı Türk siyasi tarihinin en uzun koalisyon pratiğine dönüşmüş durumda.
1 Ekim 2024’te Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye yaptığı jestler ile başlayan PKK’nın silahsızlandırılması süreci de bu geçmiş tecrübe ve farklılıkları yönetme pratiği üzerinden ilerledi. Erdoğan ve Bahçeli’nin farklı önceliklere sahip olmaları ya da ortak hedeflerine yani iktidarın sürekliliğine nasıl varabileceklerine dair farklı okumalarının bulunması koalisyonu etkilemedi.
Arada........
© Karar
