Neden ve nasıl değişim?
İslam’ın ortaya çıktığı 7. yüzyıldan başlamak üzere, Müslüman dünya ve sonraları Osmanlı, inişli-çıkışlı da olsa, parlak bir dönem yaşadı. Fakat Batı’da 16. yüzyıldan itibaren bilimsel alanda yeşermeye başlayan, arkasında eleştirel düşüncenin bulunduğu insan odaklı büyük değişim ve dönüşümü Müslüman dünya keşfedemedi; keşfedileni de zamanında fark edip izleyemedi. Bunun sonucu olarak 18. yüzyılın ikinci yarasında İngiltere’de başlayan ve kısa zamanda bütün Avrupa’ya ve ABD’ye taşan sanayi ve endüstri devriminin farkında olamadı. Onun için de zamanın ruhuna uygun düşecek, çağın taleplerini karşılayacak şekilde devletini ve toplumunu dönüştüremedi.
Batı’da bilimsel düşünce –doğal olarak- aydınların eseriydi. Batı’daki ‘aydın’ın bizdeki karşılığı ‘ulema’, Oradaki ‘üniversite’nin bizdeki karşılığı ‘medrese’ idi. Batı’da aydın, felsefe, bilim ve sanayi devriminin yanında, kendi kültürleriyle uyuşan bir ahlak (ağırlıklı olarak kapitalist ve sömürü ahlakı) üretti; ulema ise bilimsel gelişmenin önünü açan bir felsefe geliştiremediği gibi o zamanlarda Batı’dakinden daha ileride olan felsefeyle meşgul olmayı da dinden çıkma ile bir tuttu.
Ulemanın, temel dinî kaynaklarımızda ve dinî mirasımızın özünde var olan insanî ve ahlâkî içeriği keşfetmeleri, dinî metinleri kendi çağının ihtiyaçlarına göre kavramaları gerekirdi. Fakat ulema, metnin insanî ve ahlâkî özünü göz ardı edip zahirine sarılarak koyu bir........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden