menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çağdaşlaşma ve ideolojik din

25 4
06.08.2025

Müslüman dünyada çağdaşlaşma denilince akla Hıristiyan Batı dünyası da gelir. Çünkü iki dünyanın ilişkileri Hz. Peygamber’in İskenderiye patriği ve Bizans’ın Mısır genel valisi Mukavkıs’a yazdığı İslam’a davet mektubuyla başladı ve bu ilişki o günden bugüne devam etmektedir. İki dünya bakımından din ile siyaset arasındaki ilişkinin tarihini kabaca üç farklı devreye ayırabileceğimizi düşünüyorum:

a) Siyaseti ilgilendiren –din dâhil– her konuda son sözü (farklı ağırlıklarda da olsa) Batı’da Kilise ve siyasetin, bizde ulema ve siyasetin söylediği gelenekçi-muhafazakâr dönem.

b) Buna reaksiyon olarak, gittikçe güç ve yaygınlık kazanan (bazı ülkelerde dinin mabed ve ev dışında görünürlüğünü reddetmeye kadar varan) laiklik/sekülerlik dönemi.

c) Batı’da ve ülkemizde 20. yüzyılın ortalarında başlayan ‘dinile birlikte çağdaşlaşma dönemi.

İlk dönem Batı’da Hıristiyanlığın Roma’nın resmî dini olarak kabul edildiği 4. yüzyılın ikinci yarısında, bizde mezheplerin teşekkül etmeye başladığı 9. yüzyılda başladı.

İkinci dönem –farklı dinamikleri esas alan bakış açılarına göre– Batı’da 14-15. yüzyılda başlatılır. Bizde ondan takriben dört-beş yüzyıl sonra başlayan çağdaşlaşma (Osmanlı’da “icâb-ı asra intibak”, “muasırlaşma”) din ve dindarlarla ilgili tutumunda hayli yumuşaktı. Fakat Cumhuriyetin ilk çeyrek yüzyılında ve sonraki askerî darbe zamanlarında modernleşme ve laikleşme, Osmanlı dönemindekinin aksine, çok sert oldu; o da geleneksel zihinde yetişmiş geniş halk kitlelerinde güçlü bir karşıtlık doğurdu. Bugünkü derin toplumsal zihniyet ayrışması ve siyasal husumetler bunun sonucudur.

Batı toplumlarında çağdaşlaşma konusunda bu kadar sert bir ayrışma görülmedi. Kanaatince bunun önemli........

© Karar