menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kapalı rejimler hukuk değil itaat ister

23 1
12.03.2025

Demokrasilerin en bariz karakteri, her şeyin özgürce tartışılıyor olmasıdır. Özgür tartışma ortamının varlığı, siyasal anlamda en seçkin görüşleri ve en faydalı akılları kendine çeker.

Ve bu siyasi seçkinler, özgür tartışma ve açılım ortamının oluşması için çaba harcarlar. Zira söz konusu ortam, bir devletin ve bir toplumun inşasında elzem olan en yetkin akıllar ve en yetenekli zekalar sayesinde toplumun önünde yeni yollar açar, yeni imkanlar oluşturur.

Oysa yeteneklerin katili kapalı rejimler bunun tam aksine yolu kapatmaya ve bırakın ülke dışından gelmesini, ülke dahilindeki yaratıcı zekaları bile daha baştan engellemeye çalışır, hatta bunlar kapalı rejimlerini daha da güçlendirmek için dışarıdan güç unsurları ithal edebilirler.” (Muhammed Hamid el-Ahmeri, Entelektüelin Sorumluluğu, s.62)

Maalesef günümüzün Müslüman toplumlarındaki yönetimler, uzun süredir aklı ve bilimi iptal ettikleri için, gerçek anlamda bir hukuk devletinden mahrum durumdadırlar. Doğal olarak hukukun olmadığı ülkelerde bilim ve teknoloji üretmek de mümkün olmamaktadır.

Bugün Türkiye dahil hemen bütün Müslüman ülkelerde hakim olan “kapalı rejim” anlayışı, her geçen gün daha da derinleşen ahlaki krizin de temel müsebbibidir.

Çünkü kapalı rejimlerde hiyerarşik sistemin tepesinde olan kişi, kendini ‘her şey’ olarak ilan ettiği için kimsenin konuşma yetkisi yoktur. Dolayısıyla devletin tepesindeki kutsallaştırılmış yüce varlığa, kimse ‘gözünün üstünde kaşın var’ deme gafletinde(!) bulunamaz, onun kutsallığına halel getirecek ve de gücüne........

© Karar