Elimizde gündüz vakti fenerle inanan insan mı arasak…
Ramazan, Müslümanlar açısından ibadetten öte, aynı zamanda hayatımızla ilgili içsel bir muhasebe ve de empati yapmanın fırsat olarak sunulduğu bir aydır.
Elbette bütün aylar önemlidir ama Ramazan gibi gönlümüzü, ruhumuzu ve zihnimizi zenginleştirme fırsatı sunan aylar biraz daha önemlidir.
Acaba ilahi hitaba muhatap olan bireyler olarak kaçımız dinin mesajını doğru olarak anlayıp, bu çerçevede hayatımızı yeniden kontrol etme ihtiyacı hissediyoruz.
Mesela Müslüman olarak oruca inanıyoruz, acaba dinin yolsuzluğu, rüşveti ve yalanı yasakladığına da aynı şekilde inanıyor muyuz? Eğer inanıyorsak, toplumda bu yönde bir hassasiyetin görülmesi gerekir ama ne yazık ki böyle bir işaret ortalarda gözükmüyor.
Biliyoruz ki İslam bireyin özgürlüğünü esas almaktadır ama dindarlık hassasiyetine sahip olan insanlar olarak, fikir özgürlüğüne tahammülsüzlükte adeta birbirimizle yarış halindeyiz. Allah insanları iyiyi ve kötüyü seçme konusunda özgür bıraktığı halde, biz kendimizi tanrı yerine koyarak insanlara devletin sopasını gösterip hizaya sokmayı tercih ediyoruz…
Günde beş vakit alnını secdeye koyup, secdeden kalkar kalkmaz muhaliflerini engellemek için sofistike yalanlarla kumpas kuranların gerçekten Allah’a inandıklarına inanalım mı?
Kur’an en anlaşılır bir dille adaletli olmayı, kimseye zulmetmemeyi önerdiği halde, biz hiçbir hukuki gerekçe olmadan insanları canımızın istediği gibi hapse atıp hayatlarını karartmaktan........
© Karar
