menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

"Enflasyonla mücadele şimdi başlıyor”

15 0
yesterday

Şimdiye kadar enflasyonla mücadele adına yapılan ve yapılmayan icraatların toplamının enflasyonla mücadelede yetersiz olduğu çok belirgindi.

Bilhassa TCMB’nin net döviz rezervi biriktirme yöntemi ve gerekçesi apaçık bir şekilde yanlıştı.

Bu köşede Mart ayında yaşanan çalkantıların, bu yanlış uygulamalardan kaynaklandığını ve bir krizin kaçınılmaz olduğunu defalarca tartıştım.

Ekonominin bu zaafını bilen bazı ekonomi aktörleri, bir fırsatını bulup sistemi test etmek istedi.

TCMB piyasadaki atıl TL’leri çekmek için 50 milyar dolar satıp, çektiği atıl TL’leri kalorifer kazanlarında yakınca; faiz oranlarını F’ya yükseltince; uygulayacağı piyasa yanlısı politikalar anlaşıldı ve adeta test edilip onaylandı.

Hem hükümet hem de para sahiplerinin bugünden sonra yollarına kötümser de olsa, daha özgüvenli olarak devam edecekleri görülüyor.

Bu tasvir ettiğim görünümü tehdit edebilecek mevcut ve potansiyel iktisadi ve finansal riskler neler olabilir irdeleyelim.

2025 yılı için bütçe harcamalarının 7 artırılarak 10,770 Trilyondan 14,750 Trilyon TL’ye yükseltilmesi, hala, enflasyonla mücadele hedefinin önündeki en büyük engel bütçedir.

Bütçe harcamalarındaki yüksek oranlı artışlar, “yüksek bütçe açığından”, “ücret ve maaş zamlarından” hatta “kur artışlarından” bile daha yüksek oranda zararlı olabilir

Yüksek bütçe harcamaları, borçlanmayı da artıracaktır fakat Kamunun borcu çok düşüktür ve hükümetin borçlanması için “mali alan” çok geniştir.

Bu yıl Hazine, muhtemelen 4 Trilyon TL borçlanacak. (Tahminen 2,2 Trilyon TL bütçe açığı ve 1,8 Trilyon TL de faiz ödemeleri için)

Doğrusu “Ben olsam, enflasyonu düşürmek için daha düşük bir bütçe yapardım” umuduyla oturup, bütçe üzerinde çalışmıştım ve bütçeyi anlamlı bir oranda küçültmenin mümkün olmadığını gördüm ve öneri yapmaktan bile vazgeçtim.

Çünkü bütçenin harcama esnekliği çok azalmış.

İnanıyorum ki, bütçedeki artış oranı 7 değil de %7 olsaydı, enflasyon oranı da 0 civarında olmaz belki de tek haneli seviyelere yaklaşırdı.

Kamu harcamalarındaki yüksek oranlardaki artıştan sonra enflasyonu besleyen ikinci en önemli faktör ücretlerdeki artış oranlarıdır.

a)Asgari ücret veya asgari ücrete endeksli maaş alanlara yılbaşında verilen 0 ve üzeri zamların satın alma gücü her geçen gün azalıyor.

Temmuzda asgari ücrete zam yapılmazsa; ücretlilerin, yılın son yedi ayında enflasyona etkileri kalmayacaktır.

b) Yılbaşında, SGK emeklileri ,75 ve memur emeklileri de ,5 zam almışlardı; Temmuz'da da enflasyon oranında zam alacaklar.

(Tahmin: SGK Emeklilerine  ve memur emeklilerine )

c) Kendi işinde çalışanların, bir bakıma Bağ-Kur'luların 2025 yılında, 2024 yılından daha fazla reel harcama yapması beklenmiyor.

Keza firmaların işleri, bu yıl biraz daha daralacağı beklentisi de “üç milyon işyeri sahibi ve aileleri”nin harcama iştahını azaltacaktır.

Sonuçta sabit ve düşük gelirlilerle maaş ve ücretlilerin tamamının “harcanabilir reel geliri” 2025’te azalacaktır; bu da, tüketicilerin mal ve hizmet fiyatlarını çok keskin bir şekilde sorgulayacakları ve iktisadi faaliyetlerini azaltacakları........

© Karar