Dumansız Türkiye
Dün, Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Kânûnu'nun yıldönümü vesîlesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerle bir araya geldi. Gençlerin zehirlenmesine izin verilmeyeceğini tekrarladı.
Şiir seven Cumhurbaşkanımız, yıllar evvel sigarayı bırakanları tebrik ederken, içenlere de Ziyâ Paşa’nın dilinden seslenmişti:
Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-i fenâdan,
Başın alamaz bir dahî bârân-ı belâdan
Tanzimat dönemi yazar, şâir ve devlet adamı olan Ziyâ Paşa, fâniliğin kan dolu çeşmesinden bir yudum içenin, başını bir daha belâ yağmurlarından kurtaramayacağını anlatmak istiyor; şüphesiz ki tütünün değil, dünya nimetlerine dalmanın tehlikesine işâret ediyordu. Yine bir beyiti şöyle:
Bûseden sonra kenâr ister visâl ister gönül
Sevdiğim mâzur tut dünyâ tama’ dünyâsıdır
Sigaranın, eskiden beri şiirle kuvvetli bir bağı var.
Tütünü Osmanlı topraklarına İngiliz keferesinin getirdiğini ve şifâlı diye sattığını ifâde eden müverrih Peçevî İbrâhim Efendi, sefil ve serseriler yüzünden kahvelerin, içindekilerin birbirini göremeyecek kadar göktütün olduğundan şikâyet etti. Bu pis ve zararlı meret, heman âdemin saçına ve sarığına sinmekteydi. Ayrıca içerken uyuyanlar, yangınlara sebep oluyorlardı.
Âbisi Genç Osman’ın nasıl katledildiğini unutmayan ve yeniçeri zorbalarını dize getirmek isteyen Sultan 4. Murad, Cibâli’de bir tiryâkinin sebep olduğu büyük yangını fırsat bilip, Şeyhülislâm Ahîzâde Hüseyin Efendi’den aldığı fetvâ ile tütün ekmeyi ve tütün içmeyi yasakladı. Kahvehâneleri kapattı ve yıktırdı; yerine, bekâr, nalbant ve debbağ odaları yapılmasını emretti.........
© Karar
