menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bu işler akıl ve sabır ister

15 11
24.04.2025

Memleket, hukuksuzluklarla bunalıyor. En az sekiz yıldır devam eden krizlerin ortasındayız. Bu ülkede her kriz hükumet götürürdü. Krizleri yaratanlar hala seçim kazanıyor. Görülmemiş bir iş. Krizler bile durumu değiştirmiyorsa, “Şimdi değişen ne?” diyecek, öncelikle içeriye, kendimize bakacağız.

Kendisinde hiçbir ölçü bulunmayanlar topluma ayar verecek yerlerde. Ayarsızlık ayar oldu. Nereye baksanız dökülüyoruz. Düzgün tarafımız neredeyse kalmadı. Baştakiler, onlara koşulan siyasiler, aydınlar ve kurgulanmış mahfiller birliğimizi torpilliyor. Gün yirmi dört saat, “barış” gibi, tarif edilmemiş, içi boş kavramlarla ve ne idüğü belirsiz sözlerle devletin kurucusu Türklüğe hücum ediliyor.

Her durumda kabahati dışarda aramak budalalıktır. Elimizi kolumuzu bağlar. Önce ne yaptık veya yapmadık da böyle oldu diyerek kendimize bakacağız.

HAYATIMIZI BOZGUN PSİKOLOJİSİ ESİR ALDI

Türk Cumhuriyetlerinden bazılarının Güney Kıbrıs’ta temsilcilik açışı, bozgunculara fırsat ve durumlarını anlamak için bize turnusol kâğıdı oldu. Üniter devlet ve millet yapımıza saldıranların el ovuşturdukları ve iştahlarının azdığı açık. Günlerdir, Söylenenlerin haddi hesabı yok. Türkiye, Türkseveri, sevmezi ve mesafelisiyle yine kendi kendini yemeye devam etme eğiliminde.

Sadece onlar da değil. Durumu objektif değerlendirebilen neredeyse yok. Çünkü orada burada konuşanlar Türk Cumhuriyetlerinin durumunu da, dünyanın gidişini de düşünmüyorlar. Tatsız bir olaya yüzünden bakarak konuşuyorlar.

Sonuç yine Türkiye üzerinde girişilen operasyonlara desteğe çıkıyor. Olanları göreceğiz: Kırk parçalı bir toplum haline gelmemize çalışıyorlar. Sosyal kriz, bütün krizleri doğuracak kadar derinleşmiş halde. Demek ki büyük milletler ve devletler de bu duruma düşebiliyor. Durup bakacağız: Suç varsa bizdedir, suçlu biziz demeden, suçu başkalarında arayarak, problemlerden kaçarak bir yere varamayız.

TÜRK DEVLETLERİ

Üç Türk devletinin Güney Kıbrıs’a diplomatik temsilcilik açma kararı, bu saydıklarımız karşısında konuşulmayacak kadar hafif kalır. Öyleyse kök sebebi konuşmak lazım. Hemen söyleyeyim biz zayıf düştüğümüz için onlar böyle bir girişimi kabullendiler. Elbette bizi çok üzmüştür.

Bu gibi durumlarda çok yönlü değerlendirme argümanlarına sahip olmak gerekir. Bu devletlerin bazıları iki, bazıları üç yüz yıl sonra bağımsız olmuşlardır. Bunun ne demek olduğunu ve dünya şartlarına göre bağımsız kalmanın zorluğunun yaratacağı paniğe benzer stresli ruh halini bilmek lazımdır.

Bir tarafta Rusya, diğer tarafta Çin ve Hindistan’la çevrilidirler. Rusya başta, hepsi büyük tehdittir. Bu coğrafyada tutunmaları güçlü müttefikler edinmelerine bağlıdır. Yapılanın, var olmak kavgasıyla girişilmiş destek arayışlarının sonucu olduğunu görmek lazımdır. Bize karşı olmak kastıyla yapıldığı kesinlikle söylenemez. Bağımsız kalmaları için Batı’yla ilişkilerin geliştirilmesi onlar için mecburiyettir. Haritaya bakan bunu anlar.

Ayrıca bilelim ki Güney Kıbrıs’ı tanıma yeni de değildir. Türk Cumhuriyetleri kuruluşlarından beri tanıyorlar. Temsilcilik açma yenidir ve yıllardır süren Ab ile toplantıların sonucudur. En son yirmi gün önce(4 Nisan) yapılan Semerkand toplantısında imzalanan protokole göredir.

Gizli saklı değildir. Göz önünde ve basına da bilgi verilerek yapılmış toplantılardır.

BİZDE HAYAL KIRIKLIĞI NORMALDİR

Şunları da düşünelim: Bizim yaptıklarımız veya yapmadıklarımız konuşulsa belki daha vahim durumlar yaşadığımızı göreceğiz. Annan Planı’nı hararetle........

© Karar