Yapaylaştırılan “SEVGİ” ve Kimi Gerçekler
Toplumları kaynaştırıp oluşturan altyapısal değerlerin/unsurların hemen yanında kültürel değerler de önemli bir yer tutar. Birey/yurttaş olma görev ve sorumluluğu, dayanışma-paylaşma-sevgi-saygı duygusu/düşüncesi ve düzlemi, toplum yapısını güçlendiren etik/ahlaki üst yapısal değerler ve doğal yasalardır. Anayasa-yasa ve hukuk kurallarıyla birlikte bütünleştirici çimento görevini görürler. Kimi zaman yasaların da önüne geçebilecek daha güçlü bir bileşendir, “sevgi” ve türevleri.
“Sevgi”- “saygı” sözcüklerinin ve türevi sayılabilecek davranış ve eylemlerin yapaylaştığı, “cıvıklaşan bir sululukla” sadece sözde kaldığı günlerden geçiyoruz. “Sevgi” üzerine konuşmak-dertleşmek istedi canım. Bunca sorun arasında “nereden çıktı” demeyin lütfen! Ancak medyada ve siyaset dünyasında çok kullanılıp-sömürülen “sevgi dili” diye bize “yutturulmak” istenen ikiyüzlülükten söz etmiyorum. İnsan sevgisinden doğaya, bütün canlılara ulaşan bir yaşam biçiminden, davranışa dönüşen bir eylemlilikten; dilim döndükçe… Komşunun çocuğu “yan çizmesin”, ürkmesin örneğin… Anne-babaların aşırı koruması gerekmesin… Işıldayan gözüyle, kıpır-kıpır yüreğiyle “yabancı” demesin örneğin… “Nerde kaldın?” kaygısı taşımasın anne…
Sosyal-kültürel ilişkilerin yavanlaştığı, çıkar ilişkisine evrildiği ya da dönüştüğü, bencilliğin tavan yaptığı, “gemisini kurtaranın/işini yürütenin” “kaptan” sayıldığı, dayanışma, birlikte yol alma ve paylaşma duygu ve düşüncesinin “yadırganır” olduğu, kandırma-aldatma-çalma çırpmanın gizli ya da açıktan desteklenip adeta övüldüğü günlerden geçerken büyük bir kültürel ve etik yıkım karşısında olduğumuzu göremez/anlamaz olduk! “Başarı” nın ölçütü-yolu-yöntemi, haklılığı-haksızlığı, hukuksuzluğu-etikliği sorgulanmadan sonuca odaklanılıyorsa, “insan” olmanın erdemi/yüceliği-namusu ölçüt olmaktan çıkıyorsa, elbette........
© Karadeniz'de sonnokta
