Benim adım İzmir Atatürk Lisesi
Giriş kapımın önünden geçenler, sütunlarıyla İyon tapınaklarını andıran mimarimle beni tanır. Fakat içimde barındırdığım, yalnızca taşlarla inşa edilen bir yapı değil; damarlarımda dolaşan Kuvayi Milliye ruhudur. Binlerce yıl öncesine dayanan kültürel ve tarihi birikimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin en güçlü sembollerinden biri olarak taşıyorum. Varlığım, bir eğitim kurumu olmanın ötesine geçmiştir; bir simge, bir hafıza ve en önemlisi, bu toprağın bağımsızlık mücadelesinin tanığıyım.
1888 yılında 120 öğrenciyle kapılarımı açtım ve o günden bugüne, sadece bir okul değil, bir direnişin ve bağımsızlık mücadelesinin kalbi oldum. 15 Mayıs 1919'da, İzmir işgal edilmek üzereyken, öğretmenlerim, öğrencilerim ve İzmir'in yurtseverleri benim duvarlarım arasında toplandılar. Milli Mücadele’nin ilk direniş bildirisi burada yazıldı, ilk miting burada örgütlendi. O gün öğrencilerim, henüz mürekkebi kurumamış bildirileri İzmir’in dört bir yanına dağıtarak halkı Maşatlık’a davet etti.
Hasan Tahsin, o meydanda direnişi ateşledi ve ertesi gün, işgale karşı ilk kurşunu sıktı. Kuvayi Milliye’nin ruhu işte o gün damarlarıma karıştı. Milli Mücadele boyunca, mezunlarımın tamamı ya şehit ya gazi oldu, bu yüzden mezun veremedim. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda verdiğim kayıplar beni tarihin onurlu sayfalarına taşıdı.
Yalnızca bir okul değilim; ben Lozan'ım, Montrö'yüm, bu memleketin tapusuyum. Behçet Uz, Adnan Saygun, Mustafa Necati gibi pek çok değerli insanı yetiştirdim. İmanım, Atatürk'ün yolundan sapmadan, bu ülkeye hizmet etmeye devam........
© İz Gazete
visit website