menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YAĞIZ, DOĞA ve adını unuttuğumuz tüm çocuklarımızın anısına…

10 8
01.03.2025

Ben de onlarla çocukluğumu yaşarken, onlardan güç alarak, zorlaşan evliliğimi, onlara hissettirmeden büyütmeye devam ettim. Büyüdükçe işler çok zorlaştı. Özellikle Yağız, her şeyin farkına varmaya başladı. Olayları anladıkça korktu ve içine kapanık, sessiz bir çocuğa dönüştü. Maalesef Yağız'ın rol modeli babasıydı ve bu beni çok korkutuyordu. Ben babam gibi olmayacağım derdi. Ben de onu uzmana götürürdüm, bununla başa çıkmayı öğrenmesi için. Büyüdükçe uzmana gitmesi de zorlaştı, kabul etmez oldu. İtirazlar başladı çünkü ergenliğin başındaydı yavrum."

Bu hafta yazımızın girişini sevgili Cemile ile yaptık. Ankara’da yaşayan Cemile’yi hiç birimiz 2 Temmuz 2024 öncesinde tanımıyorduk. Evet bir yerler de bir Cemile yaşama telaşı güdüyordu kendi kendine. Yaşıyordu, gülüyordu, telaşeleri vardı elbette, kaygıları, korkuları, üzüntüleri, zorlukları… Sevgili Cemile’nin bizim henüz bilmediğimiz ama onun kalbine kalbine saplanan bir sürü endişeleri vardı o tarihe kadar. Kendi adıma söylemem gerekirse önüme düşen üçüncü sayfa haberlerinden çok etkilendiğim için hiç bakmıyordum. Ben Cemile’nin varlığından Oğuzhan Uğur’un ‘Mevzular Açık Mikrofon 6284 Özel’ yayınında haberdar oldum. Ben Cemile’yi şu cümlelerle tanıdım.

’Ben 6284’ü de bilmem İstanbul Sözleşmesi’ni de bilmem. Ben iki çocuk annesiyim, hala anneyim. Yüz gün önce 2 Temmuz günü iki çocuğum babaları tarafından öldürüldü. Çocuklarım için bu kelimeyi söylemek istemiyorum. Ben Ankara’dan buraya yüz gündür atamadığım çığlığı atmaya geldim. Ben sadece boşanmak istemiştim. On altı yıllık evliliğimi bitirmek istemiştim. Oğlum on dört yaşında, liseye başlayacaktı. Kızım on bir yaşında 6. Sınıfa başlayacaktı. Bu süreçteki tüm ihmaller listesi elimde. Ben çocuklarımı koruyamadım!’

Bu cümlelerden sonra tanıdık, gördük Cemile’yi. Kendisi için artık görünür olmanın farkı var mı bilmiyorum. Sorsak ağız dolusu küfür edeceği nice sorumsuzluk silsilesi vardır elbet, sorsak ne beddualar dikiyordur toprağa, yeşersin çoğalsın ve yerini bulsun diye. Hani dönüp sorsak dünün görülmeyen Cemile’si bugün neler sıralayacaktır ardı ardına. Geç kalındığını yüzümüze tokat gibi çarpa çarpa ne ateşler bırakacaktır kucağımıza. Bir........

© İz Gazete