Bu haftanın ilk yemek tarifini paylaşıyorum
Ben gelene kadar elbet birikmiş yorgunluklar… Ölçüsüz umutsuzluk, bir çorba kaşığı yorgunluk, bir tutam mutluluk, bir buçuk kepçe kadar gelecek kaygısı, bir çay kaşığı ucu kadar aşk, bir çay kaşığı kadar sevgi, bir tatlı kaşığı kadar güven, bir tencere dolusu korku, bir dünya umutla kavrulmuş, terbiyesi unutulmuş enteresan dünyamdan hepinize merhaba.
Bu kadar karmaşık olan hayatlarımızın içinde atlamadığımız ve yapmaktan vazgeçmediğimiz şeyler vardır mutlaka. Benim atlamadığım şeylerden biri sabah yaptığımız masa sohbetleri. Bir eksik bir fazla fark etmiyor, mutlaka o masa da dün yaşadıklarımız, bugün hissettiklerimiz, okuduğumuz haberler, dinlediğimiz şarkılar, kızdıklarımız, küstüklerimiz, güldüklerimiz mutlaka konuşulur. Çorba tarifi verir gibi başladığım köşe yazımda masadan derlediklerimi tabaklarınıza dökeceğim.
Dört kişilik masada bugün de sınırı aştık. Gelenleri gidenleri, otura kalanları sayarsak sekiz kişiye ulaştığımız olmuştur. Masa kalabalıklaşınca mutfak tezgahına tüneyen Zeynep Abla’dan ekibe yeni katılan Ensar, ‘Gız ne diyonuz?’ Diyen Turgay, sesiz sedasız gelip giden ama son dönemde gözündeki ışığı gördüğümüz Batu, boykot döneminde yanlışlıkla boykotu bozdum diye bana takılan Dilan... Hepsinin mutlaka sohbete denk gelseler söyleyecek sözleri, mesleklerine dair dile getirecekleri umutları ya da umutsuzlukları vardı mutlaka.
Denk gelmedikleri günün tadını çıkararak, ağlanacak halimize gülerek devam ettiğimiz günün etliye sütlüye bulaşmayan hallerini yazacağım bilgisayarım müsaade ettikçe. Ülke gündemi konusunda hafif meşrep hale geldiğimiz son süreçte,........
© İz Gazete
