Kalbi Pamuk Zeytin Ağacı
NAHİF bir insandı. Kalbi insanlık ve doğa için çarpardı.
Birgün kendisiyle âdeta bir ebru teknesinde su ve renklerin tüm yürek hallerini cemedip hemdem olurken aklına şöyle bir soru gelmişti: “Acaba sevmediğim bir şey var mı?”
Hayır, yoktu.
O, Allah’ın yaratmaya değer gördüğü her şeyi aşk derecesinde seviyordu. Hatta “Âşığım” diyordu.
İlgiyi, sevgiyi, muhabbeti, sohbeti, aşkı çıkarlarına bağlamaya alışmış ve bunu uyanıklığının bir kanıtı sayan kişiler tarafından elbette anlaşılmıyordu. Hatta yadırganıyordu.
…
SABAHIN erken saatlerinde uyanıyor kendisini tabiatın rengarenk kucağına atıyordu.
Mutluydu orada. Nefes alıp nefes veriyordu. Canlarıyla can oluyordu. Sanki onlarla iki sevgili gibi ülfet ediyor, konuşuyordu.
Buna bir nevi, kalbi birbiri için çarpan iki sevgilinin halveti de denilebilirdi.
Onlardan aldığı anlık görüntüleri çağın imkanlarını kullanarak paylaşıyordu. Altlarına minik metinler ekleyerek duygu dünyasını yansıtıyordu.
Onların diline kalbini tutuyordu. Kalbiyse bu süreçte onların dili olup şakıyordu.
“Dilim kalplerine, kalbim dillerine tercüman” diyerek tanımlıyordu bu ilişkiyi duygu ebrucusu.
…
BAZILARI anlamıyordu ya da anlamak istemiyorlardı.
“Sen âşıksın” diyorlardı.
“Evet, âşığım” diyerek cevaplıyordu soruları.
Bu yanıtı duydukları anda hemen herkesin üstelik her defasında yineledikleri soruları “Kime âşıksın” oluyordu. Bir magazin hevesiydi ki, sormayın…
Artık bu tazyikler baş edilemeyecek noktaya vardığında kendini kurtarıp biraz nefes........
© İstiklal
