menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Güzellik Fırtınasına Tutulmak

15 0
09.05.2025

“GÜZELLİK fırtınasıdır hayat” diyerek başlardı her konuşmasına. Ama diyerek devam eder ve şunu eklerdi: “Bunun için gören göz, düşünen akıl ve hisseden kalp gerek…”

Bunlar bizde yok muydu, vardı. Gözümüz, aklımız, kalbimiz vardı pekâlâ… Herkeste var ayrıca bir tek bizde değil ki… O vakit bu sözü niye tekrar ediyordu.

Demek ki, göz var ama görmeyince anlamsız. Akıl var lakin idrak yoksa işlevsiz. Kalp var ama duyumsamıyorsa mefluç… Anlaşılan o ki sadece organa sahip olmak kâfi değil…

Göz, o muhteşem güzellikler fırtınasını gördüğünde anlamını kazanıyor.

Akıl, işleyen o muhteşem güzellikler sistemini çözümlediğinde işlev ifa ediyor.

Kalp, tüm olan biteni hissettiğinde, kendisine iletilen verileri işleyip duyarlılık kazandığında kendisi oluyor. İsim alması yeterli değil, yaratılış maksadına uygun davrandığında müsemma oluyor.

GÜZELLİK, sırf estetikten mi ibarettir? Güzellik, bir beğeniden mi oluşur sadece?

Güzellik, duygu, coşku ve hoşlanma hissi uyandıran bir nitelikle sınırlandırılabilir mi?

İşin felsefesini yapanların, alanda çalışan sanatçıların elbette birçok tanımı var. Bunlar esasen hâdisenin fırtına boyutunu görmeyip kendi eğitim ve kişiliklerine göre subjektif bir tarifte bulunuyorlar. Hepsi o kadar. Kapsayıcılığı noksan, ihatası yetersiz.

Güzellik olgusunun ve duygusunun daha derli toplu bir tanımına ihtiyacımız var.

“Güzellik neye bağlı?” sualinin cevabını ararken kültür kodları, toplum normları, felsefecilerin ve sanatçıların kişisel ve düşünsel tercihlerinin ötesinde daha derin bir kavrayışa muhtacız.

Güzelliğin ölçüsü nedir? Kıyas neye göre yapılacaktır? Kaynak sahih midir?

İç güzellik, dış güzellik, doğal güzellik gibi tanımlamalar sınırlamadan öteye gidemiyor. Tarihin akışı içerisinde........

© İstiklal