menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Benim Mezhebim Stoa Mezhebidir”

12 0
30.01.2025

İnsanlık tarihine yön veren büyük medeniyetlerde felsefi mezhepler (ekoller), tıpkı dini mezhepler gibi inanç (akide), siyaset ve hukuk (fıkıh/nomos) temelinde şekillenmişti. Antik Yunan ve Roma’da İyonya Okulu, Elea Ekolü, Sofistler, Sokratesçiler, Platoncular, Aristocular, Stoacılar, Epikürcüler, Kinikler gibi birçok düşünce geleneği vardı. Her biri, insanın varoluşunu anlama çabasında kendine özgü bir yol belirlemiş, bir yaşam tarzı önermişti.

Bu mezheplerin kurucuları yalnızca Atina’nın, Roma’nın, İskenderiye’nin aristokrat bilginleri değildi. Kimi Cezayir’den, kimi Mısır’dan, kimi Fenike topraklarından, Kimi Ege’den, kimi Babil’den göç etmiş, kimi Anadolu’nun kıyılarından gelmişti. Kimi bir köleydi, kimi devlet adamı, kimi hukukçu (fıkıhçı), kimi tüccar, kimi ise fakir bir ailenin çocuğu… Tıpkı İslam mezheplerinin kurucuları gibi, onlar da farklı sosyal ve coğrafi kökenlerden gelmelerine rağmen, insan aklının en büyük sorularına cevap arıyorlardı.

Her felsefi mezhebin kendine ait bir usulü (yöntemi) ve bir hayat anlayışı vardı. Kimi, Budist keşişler gibi mistik bir yaşamı savunuyor, kimi İslam hukukçuları (fıkıhçıları) gibi adalet merkezli bir ahlaki sistem öneriyor, kimi ise Tanrı, doğa ve aklın yasaları arasındaki dengeyi (kelamî konuları) anlamaya çalışıyordu. Stoacılık da işte böyle bir gelenekti: Kendi içinde bir hukuk, bir erdem ve bir dünya görüşü barındıran, hayatı yalnızca teoride değil, pratikte de yaşamayı amaçlayan bir öğreti.

Fakat bugün, bu düşünce ekollerinin büyük üstatları, imamları, öncüleri, filozofları ve hocaları bir yaşam tarzı olarak değil, yalnızca tarihsel figürler olarak anılmaktadır. Üniversitelerde, onların fikirleri kuru bir bilgi olarak öğretilmekte, ama o bilgiyi nasıl yaşamak gerektiği gösterilmemektedir. Bu yüzden çağımızda gerçek anlamda filozoflar yetişmemektedir. Yine de, hakkını teslim etmek gerekirse, 21. yüzyılda Emil Cioran, Zygmunt Bauman, Edgar Morin gibi birkaç büyük düşünür Batı’da hâlâ etkisini ve varlığını sürdürmektedir.

Hatay’da Stoa’nın Sessiz İzleri

Şubat 2023’te meydana gelen hazin Hatay depreminden bir ay önce, büyük mütefekkir Cemil Meriç’i anma vesilesiyle Hatay’a gitmiştim. Yol arkadaşlarım arasında, değerli hocalarım Prof. Dr. Ümit Meriç, Prof. Dr. Mehmet Çelik, Dr. Erkan Çav ve üstadım Ahmet Kot da vardı. İki gün süren programın ardından, tarihi çarşıları gezmek için kendimizi Hatay’ın dar sokaklarına bıraktık.

Bir antika dükkanına girdiğimde, içeride yaşlı bir adamın bir şeyler dinlediğini fark ettim. Sesi Kur’an-ı Kerim tilavetine benziyordu ama farklıydı. Merakla sordum:

“Ne dinliyorsunuz, amca?”

Yaşlı adam hafifçe gülümsedi ve şöyle dedi:

“Bu, mezhebimin önderlerinden birinin sözleri.”

Daha da meraklandım. İçeriğindeki hikmetten etkilenerek sordum:

“Kim bu güzel sözlü kişi?”

Adam, sakin ama kararlı bir sesle cevap verdi:

“Ben Stoa Mezhebi’ndenim. Bu da imparator Marcus Aurelius’un ‘Kendime Düşünceler’ adlı kitabı.”

O an şaşırdım. Marcus Aurelius’u ben de severdim, kitabını okumuştum. Ama Stoa’nın hâlâ bir mezhep olarak yaşatıldığını bilmiyordum. Yaşlı adam, sohbet boyunca Stoacılığın hayatına nasıl yön verdiğini anlattı. Erdemin, sabrın, kaderin kaçınılmazlığı karşısında sarsılmaz bir irade göstermenin öneminden bahsetti. Sohbetimiz uzun sürdü. Oradan birkaç antika eşya ve unutulmaz bir hatıra alarak ayrıldım.

Stoacılık Yeniden Doğuyor

Stoacılık, yalnızca Antik Yunan ve Roma’nın bir felsefi ekolü olarak kalmamış, yüzyıllar boyunca yeniden keşfedilen ve farklı coğrafyalarda yankı bulan bir öğreti olmuştur. Bugün, Zenon, Seneca, Epiktetos, Marcus Aurelius gibi Stoacı filozofların sözleri sosyal medyada sık sık paylaşılmakta, hatta Stoacı düşünce ekseninde kamplar düzenlenmektedir. Türkçe ve Arapça’ya, Stoacılık hakkında her ay yeni kitaplar tercüme edilmekte, modern filozoflar ve psikologlar bu öğretiyi yeniden yorumlamaktadır.

Günümüz dünyasında, belirsizlik, müphemlik, endişe, kaygı, stres ve hızla değişen koşullar karşısında Stoacı duruş, modern insanın en büyük ihtiyaçlarından biri haline gelmiştir. Sabır, irade, içsel özgürlük ve “Dış dünya seni yıkamaz, yalnızca sen kendini yıkabilirsin” anlayışı, Stoacılığı yeniden popüler kılmıştır.

Belki de, hakikat arayışı içinde olan herkesin bir mezhebi vardır. Kimi bir dine bağlıdır, kimi bir ideolojiye, kimi bir felsefeye. Stoa mezhebi, yalnızca bir felsefi........

© İstiklal