TÜRKİYE’DE SOSYAL ÇÜRÜME VE TEOLOJİNİN ETKİSİ!
Konumuza, çürümenin tanım ve sınırlarını belirleyerek giriş yapmak istiyorum. Tanım ve sınırları belirledikten sonra, bu çürümede Dini kurumlar ve Din adamlarının teorik ve pratik, müspet ve menfi etkilerini daha anlamlı şekilde konumlandırmış olacağız diye düşünüyorum.
Sosyal Çürüme Nedir?
Bir toplumu var eden, onu ayakta tutan, harç görevi üstlenmiş temel dinamiklerdir.
Bu anlamda çürüme toplumsal değerlerin, adalet duygusunun, üretilen ve kazanılan meta ve değerlerde ki haksız ve hukuksuz paylaşım, güven aşınması, yardımlaşmanın bozulması ve bireyler arası ilişkilerin zayıflamasıyla ve kopmasıyla oluşan bir süreçtir.
Sosyal çürüme, elbette birçok öğenin ortaklaşa menfi yönde hareket etmesiyle neşet eder. Ancak bir öğe var ki diğer tüm öğelerin lokomotifi olmakla beraber, tümünün yıkım katsayısını kendi değeri oranında çarpan olarak belirlemektedir!
TEOLOJİ!
DİN -- AHLAK -- DİN ADAMI -- ÇELİŞME SORUNSALI
Bu örüntü, çürümenin en hızlı tetiklendiği ve yıkımın onarılamaz ve yırtılmanın tahmin edilenlerin çok ötesine gidişinde ki en temel amil olarak kendisini göstermektedir.
Ahlaki bağlamda toplumsal ilişkiler ve ilişkilerde ki çürüme genellikle yozlaşma, çıkarcılık, bireyciliğin aşırı yükselmesiyle start verir.
Bu belirginleşme, çürümenin hal ve boyutunun son derece tehlikeli bir sınıra geldiğini ifşa eden temel ve SOS veren parametrelerdir.
Sosyal Çürümede Teolojinin Etkisi
Teolojinin Olumlu Etkisi
Teoloji (dinî düşünce), toplumda ahlaki normların kaynağı olarak birlik, dayanışma, adalet ve merhamet, paylaşım, bölüşüm, hakkaniyet ve şefkat gibi değerleri besleyen ve alternatifi de yine kendisi olması dolayısıyla, hayatiyet arz eden bir öğedir.
Bu anlamda Teoloji ve dolayısıyla inanç, bireylerin yalnızca kendini değil toplumu da gözetmesini öğütler; bu da sosyal çürümeye karşı “sağlam ve koruyucu zırh” görevini üstlenmektedir.
Teolojinin ihtiva ettiği bu koruma, kollama ve zır görevinin detayları, incelikleri, hassasiyet ve uygulamada ki ciddiyeti o toplumun huzur, güvenlik, mutluluk ve refah seviyesinin de en başlıca öğesidir.
Hatalı, yanlış yorumlama ve uygulanmasının olumsuz ve yıkıcı etkileri!
Teolojinin, kendi öz dinamiği ve referansı ile kurulan yapay ve senkretik ilişki ve beraberinde meydana gelen katı dogmatizm ve bağnazlık, toplumun kutuplaşmasında, keskin ayrılıklarında ve beraberinde toplumsal paylaşım, merhamet, hakikat ve adalet bilincinde çürümeyi hızlandırır.
Hele hele de gönümüzün en akut ve en yakıcı problemi olarak Teolojinin siyasallaştırılması, din adamlarının çelişik ve ahlak ile mesafeli davranışları, dini vakıf ve derneklerin laçkalaşması ve çıkar gruplarının din üzerinden güç devşirmesi, yıkımın kuluçka merkezleri olmakla beraber şiddetinin de tayin edildiği alan ve zamandır.
Burada ki en büyük yanılgı ve Teolojinin çürümede ki etkisinin önüne geçilemezliğinin en başlıca müsebbibi olarak teolojinin referans kaynağı (Kuran) nın sorgulanamayacağı tespitinin, din adamlarına da şamil kılınmasıdır.
Bununla beraber diyanet ve dini yapılar ile eşgüdüm çalışan siyasi otoritelerin de sorgulan(a)maz ( hatadan vareste ve yargılanamaz ) kabul edilmesi, bireysel sorumluluk yerine kör itaati teşvik ederken toplumun sorgulayan, yargılayan ve kategorize eden gücünü de etkisiz kılarak, yozlaşmanın önünü tamamen........
© İstiklal
