Batı’da Yeni Bir Medeniyet Tasavvurunun Dile Getirilmesi
Yedinci Bölüm
Buraya kadar altı bölüm halinde, günümüz Batı medeniyetinin çöküş sebeplerini bir çok yönleriyle genelde Alexis Carrel’in ifadelerinden olarak dile getirdik. Bu bölümde yine ona dayalı olarak “insanlığın kurutuluşu” için denilerek, yeni bir medeniyet tasavvurunun neler olması gerektiğine dair görüşlerine yer vereceğiz.
Carrel’in Yeni Bir Medeniyet Tasavvurunu Dile Getirmesi
“Modern insan, kalıtım ve çevrenin, modern toplum tarafından kendisine dayatılan yaşam ve düşünce alışkanlıklarından etkilenmiştir. Kendisinin yarattığı çevreye uyum sağlamayacağını biliyoruz. Teknoloji, böyle bir ortam bozulmasını beraberinde getirir. Bilim ve makineler, bugünkü durumun sorumlusu değildirler. Sadece bizler suçluyuz. Yasak olanları yasal olanlardan ayırt edemedik. Doğal yasaları ihlal ettik. Böylece her zaman cezalandırılan yüce günahları işledik. Bilimsel dinin ve endüstriyel ahlakın doğmaları biyolojik gerçekçiliğin saldırısı altına girmiştir.” (Alexis Carrel, İnsan Denen Meçhul, Çev. Muharrem Yarar, Mirhan Kitap, Ankara, 2021, s. 269)
“Bugün, medeni insanlık, geçmişte olduğu kadar, toplumsal ve bireysel varlığını devam ettirmekte yetersiz kalmaktadır… Medeniyetimiz tehlikededir. Ve bu tehlike aynı anda ırkları, ulusları ve bireyleri tehdit ediyor.
Her birimiz Avrupa savaşının (İkinci Dünya Savaşının) getirdiği yıkıntıdan etkileneceğiz. Her biri hayatımızdaki ve sosyal kurumlarımızdaki karışıklıktan, ahlaki duygunun genel olarak zayıflamasından, ekonomik güvensizlikten, kusurlu ve suçlular tarafından topluma yüklenen yükten etkilenmektedir… Kriz, ne Beyaz Saray’da Bay Roosevelt’tin ne de Almanya’daki Hitler’in ya da Roma’daki Mussoli’nin varlığından kaynaklanıyor. Medeniyetin yapısından ileri geliyor. Bu bir insanlık krizidir. İnsan, zekasıyla ve emeğiyle yarattığı dünyayı yönetemez. Bu dünyayı yaşam kurallarına göre yeniden yapılandırmaktan başka alternatif yoktur…
Bütün medeniyetlerin doğal kaderi, yükselmek, gerilemek ve toza dönüşmektir… Rus devrimcileri, yeni bir medeniyet isteği ve gücüne sahiptirler. Başarısız oldular; çünkü gerçekten bilimsel bir insan kavramı yerine Karl Marx’ın eksik misyonuna güvendiler. Modern toplumun yenilenmesi, derin bir manevi dürtünün yanı sıra, insanlığın bütünlüğündeki bilgiyi gerektirir. “ (Carrel, İnsan Denen Meçhul, s. 12)
“Hıristiyanlık, insanlara en yüksek ahlakı temin etmektedir… Fakat dünyayı barışa kavuşturamamıştır. Bu başarısızlığa sebep nedir?
Hıristiyanlık tasavvuf kaidelerini biliyor, fakat hayat kaidelerini bilmiyor. (1) Hıristiyanlığın ilhamı, hayatın rasyonel şekillerine nüfuz edememiştir. Fizyolojik cepheyi ihmal etmiş, yalnız entelektüel cephe ile alakadar olmuştur. Sosyal sınıfları, fakirlerin zenginler tarafından basık altında tutulmasını, bir sınıfın mallardan mahrum edilmesini hoş gördüğü için, yaşamasına imkan olmayan topluluklar kurmuştur.
Tanrıya ait olanı Tanrı’ya, Sezar’a ait olanı Sezar’a vermeli. Kilise ne Sezar’ın yerine geçebilir, ne de onunla karışabilir. Sezar’la kilise birbirlerine karşı cephe alırlar. Tıpkı beşeri varlıkta hislerle aklın ve organların birbirleriyle çatıştıkları gibi... Hıristiyanlığın bir takım felsefi prensiplere göre değil, hayatın yapısına göre kurulmuş sosyal teşekküllere nüfuz etmesi lazımdır.” (Carrel, İnsanlar Uyanın, s. 231)
“İnsan ilim ağacından ikinci defa olarak yasak meyveyi koparmıştır. (2) Yeryüzünde yeni bir cennet kurmaya muvaffak olmuştur. Fakat hatalı planlarla… Zira maddi ilimler, manevi ilimlerden çok daha büyük bir hızla gelişmişti. İnsan, mekaniğin, fiziğin ve kimyanın kanunlarını biliyordu; fakat kendini tanımıyordu; vücudunun ve ruhunun hakiki ihtiyaçlarından haberi yoktu. Binaenaleyh kendisine uygun olmayan bir cennet yaratmıştı. Bu, vahşi hayvanların, otların, ağaçların ve surların ahenkli güzelliğine kapılarını sımsıkı kapamış, kat ‘ı ve hendesi bir ậlemdi… İnsan kendini, makinelerin ruhsuz kavmi arasında, teknolojinin gelişmesine tabi olarak ve varlığının asli temayüllerine........
© İstiklal
