menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zihnin Sessiz Fırtınaları: Endişe, Kaygı ve Güven Kırıklıklarıyla Baş Etmek ve Sorumluların Yapması Gerekenler

9 1
30.05.2025

İnsan zihninin en büyük imtihanlarından biri, bilinmezlik karşısında duyduğu endişe ve kaygıdır. Bu duygular, kontrol edilmediğinde iç huzuru yok ederek kişiyi bugünden koparır ve yaşanmamış bir geleceğin karanlığına hapseder. Ancak çözüm, iman, akıl, disiplinli bir plan ve tevekkülle bu boşluğu doldurmaktan geçer. Çünkü gerçek huzur, insanın elinden geleni yapıp kaderin ötesine düşenleri Allah’a (c.c.) bırakabilmesindedir. Tedirginliğin kökeni, bugünü doğru inşa edememektir; emek, niyet ve disiplinle yaşayanlar için gelecek, bir tehdit değil, umut olur. Stresin panzehiri ise güvendir: Kendine, sürece, devlete, kuruma, topluma ve hayata duyulan güven yıkıldığında, yerini kaygı ve kaos alır. Hayal kırıklıkları, gerçekçi olmayan beklentilerden doğar; insanın faniliğini kabul etmek hem kendine hem başkalarına karşı merhametli olmanın kapısını açar. Endişe ve güven kaybına direnmenin yolu, sağlam bir inanç, dengeli bir zihin ve akılcı bir eylem planından geçer. İnsan, hayatın tümünü kontrol edemez, ancak tavrını, niyetini ve tepkisini şekillendirebilir. İşte gerçek özgürlük ve huzur da bu bilinçte saklıdır.

İnsan, geleceği göremeyen bir varlık olduğu için bilinmezlik karşısında doğal olarak endişe ve kaygı hisseder. Ancak bu duygular eğer kontrolsüz bir şekilde zihin dünyasını kuşatırsa, kişi zamanla hem iç huzurunu kaybeder hem de sağlıklı düşünme becerisini yitirir. Endişe, gelecekte olabilecek olumsuzlukların bugüne taşınmasıdır; yani yaşanmamış bir hayatı bugünden yaşayıp tükenmektir. Bu yüzden endişe etmemek, ne olacağını bilmemenin verdiği boşluğu imanla, akılla, planla ve tevekkülle doldurmakla mümkündür. Çünkü insan ancak kendine düşeni yapıp, gerisini hayata ve kaderin sahibi olan Allah’a bırakabildiği ölçüde iç huzuru bulur.

Tedirginlik ve gelecek kaygısı, çoğu zaman kişinin bugünü yeterince inşa edememesinden kaynaklanır. Eğer bir kişi, bugünün hakkını vererek yaşar, emeğini ve niyetini düzgün kurar, hedeflerine ulaşmak için disiplinli davranırsa; gelecek ona karşı tehdit değil, umut olur. Aksi takdirde boşlukta salınan beklentiler, kontrolsüz hayaller ve hazırlıksız bir hayat; kişiyi zihnî olarak yoracak ve stres altına sokacaktır. Stresin panzehiri, kendine, hayata, devlete, kuruma ve sürece güvenmektir. Güvenin kaybolduğu ortamda ne huzur olur ne de umut. Bu sebeple güveni sarsacak hareketlerden, tutumlardan, tavırlardan ve kelimelerden uzak durmak, ilişkilerde sadakati,........

© İstiklal