menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Seçilmişlik”ten Tahakküme “Yahudi Binyılcılığı” Rüyası ve Küresel Zulüm Düzeni

9 1
21.10.2025

Bir zamanlar Kudüs'te Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler uyum ve huzur içinde yaşarken, bugün Mescid-i Aksa'nın avlusunda silahlar patlıyor. Bu çatışmanın arka planında, “Yahudi Binyılcılığı” (Jewish Millenarianism) adı verilen ve dinî inançları siyasî ve ideolojik emellere âlet eden bir doktrin yatıyor. Peki, nasıl oldu da bir mesih beklentisi ve Siyonizm ideolojisi, Filistinli çocukların kanı üzerinden gerçekleştirilmek istenen bir projeye dönüştü?

Tarihî kökenlere bakıldığında, Yahudi Binyılcılığı, Mesih'in gelişiyle başlayacak bin yıllık altın çağ inancına dayanıyor. Batı tarihindeki en güçlü ideolojik zeminlerden biridir. 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’da Protestan teolojisiyle birleşerek “Mesihî Siyonizm”i doğurmuş, 19. yüzyılda ise modern Siyonizm’in teolojik gerekçesini oluşturmuştur.

19. yüzyılda Siyonizm'le birleşen bu düşünce, İsrail devletinin kuruluş felsefesini şekillendirmiştir. 1967'deki Altı Gün Savaşı, dini çevrelerde "kurtarıcının gelişinin yakın olduğu" inancını güçlendirmiştir. Günümüzde ABD ve İsrail ilişkilerinin temelinde bile bu teolojik motivasyon yatmaktadır. Bugün İsrail’in siyasî davranışlarını, ABD’nin “kutsal ittifak” söylemini, hatta bazı Batılı liderlerin Filistin konusundaki körlüğünü anlamak için bu Binyılcı ruhu çözmek gerekir.

Bilinmektedir ki, tarih, yalnızca zaferlerin değil, inançların da hikâyesidir. Bazı inançlar, sadece kalplerde yaşar; bazılarıysa yeryüzüne hükmetmek ister. Yahudi Binyılcılığı, işte bu ikinci türdendir: Bin yıllık bir krallık, Tanrı adına hükmeden bir kavim ve geri kalan bütün insanlığın “yardımcı roller”le biçimlendirildiği bir düzen hayali.

Bu düşünce, kadim bir kehanetten modern bir projeye dönüşmüş. Tevrat’ın eskatolojik yorumlarıyla beslenen bu inanç, Batı’nın kolonyal tarihine teolojik bir meşruiyet kazandırmıştır. “Tanrı, vaat ettiği toprakları geri verecek” düşüncesi, 19. yüzyıldan itibaren siyasî bir programa dönüşmüştür.

Güncel yansımalarına bakıldığında, İsrail nüfusunun 0'u bu düşünceyi benimsiyor. İsrail kabinelerindeki aşırı sağ partiler, seçmenlerinin e'i bu ideolojiye sempati........

© İstiklal