menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yansımalar ve Yankılar

6 0
14.10.2025

Katar heyetinin Mısır’da geçirdiği elim kaza, sadece bir trafik hadisesi olarak görülmemelidir.

Zira bu topraklarda hiçbir şey sıradan değildir; her vaka bir işarettir, her işaret bir ibret levhası...

Gazze uygulanan soykırımın sonlanması adına yüksek çaba sarf eden ülkeler arasında yer alan Katar Diplomatik Heyetinin, yine aynı çabada yer alan bir ülke toprağında kazaya uğraması aklımda beliren sorulan manzumesi. Pek çok kez kaderi benzerlik ile tahlil ettiğim Mısır-Türkiye konusu, bu gerçekleşen kaza ile zihnimde belirenlerin, gerçek bir kaza olsa bile işlenmesi gerektiğini hatırlattı.

Bu hadise, bir bakıma İslâm coğrafyasının uzun zamandır yaşadığı siyasal kısır döngünün yeniden hatırlatıcısıdır. Bir milletin yolculuğu bazen bir kazayla, bazen bir darbeyle kesilir; ama asıl mesele, yönünü kaybetmemesidir.

Mısır, kadim Nil’in bereketiyle yoğrulmuş bir diyar...

Lakin aynı zamanda modern zamanlarda defalarca “iradesi gasp edilmiş” bir ülke. 1952’de Cemal Abdülnasır’ın öncülüğünde krallığın devrilmesiyle başlayan askerî vesayet dönemi, Mısır’ın ruhunda derin yaralar açmıştır. O darbe, yalnızca bir idare değişikliği değil, bir zihniyetin hâkimiyetiydi: “Batı’nın gölgesinde, İslam’ın nurunu kısmak.” Bu anlayış, Türkiye’de 1960 darbesinin ruh ikizidir.

Nasıl ki Türkiye’de 27 Mayıs, halkın iradesine karşı bir “bürokratik mühendislik” projesi olarak tezahür ettiyse; Mısır’da da Nasır’ın devrimi, Müslüman Kardeşler ’in sesi boğularak tahkim edilmiştir. Hasan el-Berna’nın başlattığı o ruh, buğday taneleri misali toprağa düşmüş, zamanla her baskıdan sonra yeniden filizlenmiştir. Bu hareket, bir siyasî parti olmanın ötesinde, bir “medeniyet iddiası” taşımaktaydı. Tıpkı Türkiye’de Necmettin Erbakan Hoca’nın öncülüğünde teşekkül eden Milli Nizam ve Milli Selamet çizgisi gibi…

Bu iki damar –biri Nil’in kıyısında, diğeri Sakarya’nın sularında– aynı kaynaktan beslenmiştir: İslam’ın adalet mefhumu ve ümmetin izzeti. Ne var ki her ikisi de benzer engellerle karşılaşmıştır. Türkiye’de 1971 muhtırası nasıl ki bir uyarı, 1980 darbesi bir zincir, 28 Şubat bir vesayet fermanı idiyse; Mısır’da da Hüsnü Mübarek devri ve ardından 2013’te Muhammed Mursî’ye yapılan darbe aynı........

© İstiklal