menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Güvenden Soyguna

20 0
16.09.2025

İktisadî meselelerde istihdam, üretim, kalite vs önemlidir.

Fakat bir unsur vardır ki, olmazsa olmazdır;

O unsur güvendir.

Güvenin olmadığı bir sosyal yapı çöker.

Ahilik sisteminde sağlam bir inançla bu güven tesis edilmişti.

Ne demişti Einstein; İlimsiz din kör, dinsiz ilim topaldır.

Dini istismar ederseniz cephe olmaktan daha beter yapmış olursunuz.

BABA

Geçtiğimiz hafta bir erkek arkadaşı tarafından öldürülen 15 yaşındaki kızın babası hıçkırıklar içinde şunları söylüyor:

“İletişim okuyordu, başarılı bir öğrenciydi. Takdir getiriyordu. Harçlığını kazanmak için çalışmaya başlamış. Ortalık uyuşturucu dolu. Bu adam (kızını öldüren kişi) 15 gün önce kahvehane taramış. Birini vurmuş. Herkes çocuğunu iyi takip etsin. Ne içiyor?, Ne yapıyor? Nereye gidiyor? Bunlar çabuk kandırılıyorlar”.

Gözü yaşlı baba söylenmesi gerekenleri söylemiş.

Ama biraz gecikmeli olarak…

BAŞKALAŞMAK

İslam öncesi Türk tarihinin ilk muhteşem devleti Hun’lardır.

İslamî dönemin en muhteşemi Osmanlı’dır.

Her ikisinin inkıraz sebebi aynı.

Başkalaşmak.

Hunlar, 4 asırlık ömrünü Çinlileşerek, Osmanlı, 6 asırlık ömrünü Batılılaşarak tamamladı.

Cumhuriyet dönemine “Batılılaşarak” başladık.

Bir asır geçmeden bölünme tehlikesiyle cebelleşiyoruz.

Üniversitelerdeki tarih bölümlere neye yarıyor bilmem.

KASA

Habere göre;

Bir siyasi parti ilçe başkanının oğlu, hırsızlarla iş birliği yaparak babasının evdeki kasasını soymuş.

Hani, “başkalaşma” demiştik ya;

İşte bu “başkalaşmanın” iktisadî türevidir.

DEVLET

Haberlerde; oğlu babasının evdeki kasasını soymuş.

Soyulan kişi bir siyasi partinin yetkilisi olunca işin rengi biraz değişiyor.

Meseleyi biraz daha ilginç kılan husus; soyguncunun oğul olması.

Yani oğul babasını soyuyor.

Devletin yıllarca ve günümüzde soyulması buna benzemiyor mu?

Devlet baba değil miydi?

TALEBE

Çok hürmet ettiğim bir büyüğüm vardı ve şöyle derdi;

“Biz daima ve her zaman talebeyiz”.

Saygıdeğer hocam ve büyüğümü her daim hatırlar ve kendisine minnettarım.

Bu sebeple kendimi “hoca” olarak değil “Öğr. Üyesi” olarak ifade etmeyi tercih ederim.

Niye bunu hatırlattım?

Bir öğrencimiz vardı adı Veysel’di.

Rehberime “Müslüman adayı” diye kaydetmiştim.

(Devam........

© İstiklal