menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KURAN BİLİM VE YAPAY ZEKA

19 0
14.01.2025

Bilim ve teknoloji, sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Bugün yapay zeka (AI), sadece insanlık için değil, doğadaki tüm varlıklarla iletişim kurma potansiyeli barındıran devrimsel bir araç haline gelmiş durumda. Kendi çapımda bir araştırma yaparken İsrail ve Amerika'nın bu konularda çok fazla araştırma yaptığını öğrendim. Özellikle Batı dünyası, hayvanların karmaşık iletişim sistemlerini çözmek için yapay zeka ve makine öğrenimini kullanarak, yunusların, kuşların, primatların ve hatta böceklerin “dillerini” anlamaya yönelik büyük ilerlemeler kaydediyor.

Ancak burada durup düşünmemiz gerekiyor: İnsan, bilim ve teknolojiyle bu noktaya geldi ama esasında bu bilgiler daha önce başka bir şekilde verilmedi mi? Kur’an’da hayvanların konuştuğu, peygamberlerin onlarla iletişim kurduğu pek çok örnek mevcutken, yıllarca bu gerçeği ihmal ederek Batı’nın "yeni keşifleri"ne hayran kalmamız ne kadar doğru?

Yıllar önce, "Sizin bin yılınız Allah katında bir gün gibidir" (Hac, 47) ayetini anlamayan bir zihin, Einstein’ın izafiyet teorisini "deha" olarak gördü. "Biz gökyüzünü kudretimizle bina ettik ve şüphesiz, Biz onu genişletmekteyiz." (Zâriyât, 51:47) ayeti ile "Big Bang" teorisi ve evrenin genişlemesi konusuna değindiğini, Modern bilim, insanın yaratılışını mikroskobik seviyede incelerken Kur’an’daki şu ayeti hatırlamak gerekmez mi? "Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık, alakayı bir çiğnem et parçası hâline dönüştürdük, o et parçasını kemiklere çevirdik, kemiklere de et giydirdik." (Mü’minûn, 23:14). Bu hakikatleri yüzyıllar sonra bilimsel keşif olarak görmek yerine, Kur’an’ın rehberliğinde keşifler yapma gayesi neden bizim önceliğimiz olmasın?

Bilim, ses dalgalarının farklı frekanslarda enerji taşıdığını ve bu enerjinin maddeleri etkileyebildiğini göstermiştir. Oysa bu Kur'an'da sesin ve titreşimlerin gücüne dair ayetler bulunur. Örneğin, "Onları bir ses yakalayıverdi" ayeti, sesin ve titreşimlerin yıkıcı etkilerini vurgular. Aynı şekilde, Hz. Süleyman’ın vezirlerinden birinin Belkıs’ın tahtını Yemen’den ışınlayarak getirmesi (Neml, 40) Kuantum fiziğinin sırlarını açıkça gözler önüne sermişken, bunu Batı’nın buluşu sandık. Daha yüzlerce örnek verebiliriz.

Kurana bakmada eğer gecikirsek, hayvanlarla konuşmanın mümkün olduğunu, insanları yıllarca uyutarak (Ashab-ı Kehf) galaksiler arası yolculuk yapılabileceğini, beynin değil kalbin aklettiğini de onlara kaptıracağız. Bugün gelinen noktada, yapay zeka ile hayvanların dillerini çözme yolculuğu aslında bize Süleyman Peygamber’in hudhud kuşundan aldığı istihbaratın hikayesini hatırlatıyor. O, kuşların ve hayvanların dilini bilmekle kalmamış, onları ordusunda etkin bir şekilde kullanmıştı.

Sadece Süleyman Peygamber mi? Hz. Nuh, Hz. Salih ve tabii ki Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz de aynı şekilde hayvanlarla iletişim kurmuşlardır. Resûlullah (SAV), Ensar’dan bir kimsenin bahçesine uğramış, orada bir deve görmüştü. Deve, Hz. Peygamber’i görünce inledi ve gözleri yaşardı. Efendimiz devenin yanına gitti, kulaklarının arkasını şefkatle okşadı. Deve sakinleşti. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Bu devenin sahibi kimdir? Bu deve kimindir?” diye sordu. Medinelilerden bir delikanlı çıkageldi ve: “Bu deve benimdir, Ey Allah’ın Resûlü,” dedi. Fahr-i Kâinât: “Seni sahip kıldığı şu hayvan hakkında Allah’tan korkmuyor musun? O, senin kendisini aç bıraktığını ve çok yorduğunu bana şikâyet ediyor,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 44)

Peki, onlar........

© İstiklal