menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni Anayasa Tartışmaları Üzerine: Zamanlama, Yöntem ve Beklentiler

12 0
31.05.2025

Anayasalar, modern siyasal sistemlerde yalnızca devletin temel organlarını tanımlayan teknik belgeler değildir. Aksine, anayasa aynı zamanda bir toplumun temel değerlerini, ortak hafızasını, siyasal tahayyülünü ve geleceğe dair beklentilerini içeren kurucu bir belgedir. Bu yönüyle anayasa, hukukla siyaset arasında bir köprü olduğu kadar, toplumla devlet arasında kurulan sözleşmenin de yazılı halidir.

Türkiye’de “yeni anayasa” fikri, neredeyse 2000’li yılların başından beri aralıklarla gündeme gelen, fakat hiçbir zaman tam anlamıyla toplumsal uzlaşıya dayalı bir biçimde hayata geçirilemeyen bir projedir. Bu durumun ardında yatan nedenleri anlamak, anayasa yapım sürecinin yalnızca teknik değil, siyasal ve kültürel bir mesele olduğunu kavramayı gerektirir.

Tarihsel Arka Plan: Anayasa Deneyimlerimizin Gösterdikleri

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde dört temel anayasa metni yürürlüğe girmiştir: 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları. Bu metinlerin her biri, dönemin siyasal rejimi ve ideolojik yönelimi ile doğrudan ilişkilidir. 1921 Anayasası, kurtuluş savaşı koşullarında hazırlanmış kısa ve siyasi anlamda esnek bir metinken; 1924 Anayasası, cumhuriyetin kurucu ilkelerini kurumsallaştırmayı hedeflemiştir. 1961 Anayasası bireysel haklar açısından ilerici bir metin olarak öne çıkarken, 1982 Anayasası ise askeri müdahalenin ürünü olarak otoriter bir çerçeve sunmuştur.

Bugün 1982 Anayasası hâlâ yürürlükte olmakla birlikte, 40 yılı aşkın süredir çok sayıda değişikliğe uğramış, özellikle 2010 ve 2017 yıllarında kapsamlı reformlarla dönüşmüştür. Ancak bu değişiklikler, anayasanın “askeri vesayet ürünü” olma niteliğini tümüyle ortadan kaldırmamış, toplumsal meşruiyet sorununu çözememiştir.

Yeni........

© İstiklal