PKK’nın Avrupa’daki Sosyal Kökleri: Radikalleşmeye Giden Yolda Siyasi Destek ve Toplumsal Yalnızlık
Avrupa’da terör örgütleriyle mücadele üzerine yapılan tartışmalar, çoğu zaman güvenlik odaklı bir çerçevede ele alınır. Polis operasyonları, istihbarat paylaşımı ve sınır kontrolleri gibi araçlar, gündemin ilk sıralarında yer alır. Ancak bu çerçeve, çoğunlukla sorunun toplumsal ve kültürel boyutunu gözden kaçırır. PKK örneğinde gördüğümüz gibi, örgütün Avrupa’da kök salmasını sağlayan asıl faktör, güvenlik zafiyetinden ziyade sosyal zeminlerdir.
Bu yazıda, PKK’nın Avrupa’daki sosyal köklerini üç ana eksende inceleyeceğim:
1 Diasporanın kimlik ve aidiyet krizi
2 Siyasi meşruiyet ve yerel siyasetle temaslar
3 Toplumsal yalnızlığın radikalleşmeye dönüşmesi
1. Diasporanın Kimlik ve Aidiyet Krizi
Avrupa’daki Kürt diasporası, 1980’lerden itibaren artan bir şekilde PKK’nın propaganda ağına dahil oldu. Bunun arka planında, Türkiye’deki güvenlik politikaları, PKK’nın şiddet eylemleri ve bu şiddet ortamının yarattığı zorunlu göçler bulunuyor. 1990’lı yıllarda Avrupa’ya göç eden pek çok Kürt aile, yerleştikleri ülkelerde kültürel yabancılaşma, dil bariyerleri ve ekonomik dezavantajlar nedeniyle sosyal marjinalleşmeye uğradı.
Bu marjinalleşme sürecinde PKK, kendisini yalnızca bir silahlı örgüt olarak değil, “kültürel koruyucu” olarak da konumlandırdı. Avrupa’daki pek çok Kürt derneği, ilk bakışta folklorik faaliyetler, dil kursları veya kültürel etkinlikler düzenlerken; arka planda örgütün ideolojik çizgisini genç kuşaklara aktarmaya devam etti.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekir:
Avrupa’da doğup büyüyen ikinci ve üçüncü kuşak göçmen gençler neden hâlâ PKK’nın söylemine ilgi duyuyor?
Cevap, aidiyet boşluğunda yatıyor. Bu gençler, ne tamamen Avrupalı olabiliyor ne........
© İstiklal
