Kubbelerin Üstünde İstanbul’un Büyüleyici Görüntüleri
İstanbul’un beyaz gelinliği, kubbelerin üzerini örtüp tarihi dokuyla birleşince insanı büyüleyen efsane görüntüler ortaya çıkıyor. Yüzyıllardır medeniyetlere ev sahipliği yapan bu kadim şehrin tarihi yapıları, her kış geldiğinde beyaz örtü altında adeta yeniden hayat buluyor.
Sultan Ahmet Camii, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi, Süleymaniye Camii, Fatih Camii, Yavuz Selim Camii, Yeni Camii ve daha bir çok tarihi eser, karın zarif dokunuşuyla silüetlerini eşsiz hatlara dönüştürüp geçmişin izlerini bizlere sunuyor.
Her kubbe; ardında saklı kalan kadim şehrin hikayelerini, öykülerini, medeniyetlerin izlerini ve mimarinin buluştuğu en nadide tabloyu bizlere sunmaktadır.
Her kubbe; zarif estetik yapısıyla İstanbul’un ruhunu, zarafetini, asaletini ve İstanbul’un binlerce yıllık kültür birikimini bize gösterir.
Yağan her kar tanesi, bu eşsiz kadim şehrin kültürel mirasına yeni bir anlam katarak bizleri adeta farklı bir yolculuğa çıkarır.
İstanbul’un karla buluşan kubbeleri ve sokakları, doğa ve sanatın kusursuz uyumunun en güzel sembolü olarak biz izleyicilerin kalplerinde yer eder.
Bu eşsiz anlar, tarihin ve doğanın insan emeğiyle inşaa edilmiş mimari ile buluştuğu, çok müstesna, nadide bir tabloyu ortaya çıkarır. Her bir kubbe zamanın zirve yapılarını farklı boyutlarda büyülü bir manzara sunar.
Allah'ın kusursuz sanatının karşısında adeta kilitli kalırız. İstanbul’un kubbeleri karla büyüleyici bir manzaraya dönüştüğünde göz bebeğimiz bu kadim şehri adeta kış masalına çevirir. Kubbeler, sokaklar ve martılar, beyaz örtü ile birleşince zarif hatlarıyla eşsiz bir görsel şölen ortaya çıkar. İstanbul’un kubbelerinin üzerinde süzülen kar tanelerinin yarattığı eşsiz görüntü, kadim şehirde farklı bir perspektif ortaya çıkarır. Gerçekte her bir kar tanesi şehrin tarihini ve mistik atmosferini bize yansıtır.
Ben de öyle bir atmosfer altında karla kaplı kubbeleri çekmek için yollara düştüm.
Mevlana’nın dediği gibi: “Kar taneleri ne güzel anlatıyor, birbirlerine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu”
İşte bu söz bana öyle hissi manaları telkin eder ki, soğuk ve kış bize vız gelir.
Sırt çantamı ve tripotumu alıp, yoğun kar altında ağır adımlarla önce Yavuz Selim Camii'ne gitmek istedim. Hava öyle soğuk ki, adeta nefesim kesiliyor. Camiye vardım. Kar diz boyu. Yürümek çok güç. Ama o fotoğraf sevgisi bizi dağa bile çıkarıyor. “Yeter ki iste” diyor. Evet, istemeden hayatta bir şey olmaz.
Güvenlik görevlisi arkadaş çayı koymuş. “Ooo, üstadım! Hoş geldiniz, safalar getirdiniz” diye sıcacık bir tebessümle bizi karşılayarak, o çetin soğukta içimizi ısıtıyor.
Kulübede ağır ağır çayımızı yudumlarken arkadaşlarım “Ya üstat! İnsan hiç mi erinmez? Hava fena, 5 metre önünü göremiyorsun. Şimdi bu soğukta o merdivenleri nasıl çıkacaksın?” dedi.
Bizim........
© İstiklal
