menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

TRUMP’IN BARIŞ FORMULÜ: YA SÜRGÜN YA ÖLÜM

8 16
17.02.2025

Geçen hafta başladığımız Gazze’deki son durumla ilgili değerlendirmelerimizde, sıra ABD Başkanı Trump’ın Gazzelileri sürgüne göndermek ve Gazze topraklarını teslim alarak turizm bölgesi yapmakla ilgili akıl, mantık, vicdan, insaf ve insanlık dışı konuşmasına gelmişti. Bu yazıda bu konuşmayı tahlil edeceğiz.

ABD Başkanı seçimden önce, daha doğrusu “seçilene kadar” bütün savaşları durduracağını, dünya barışını tesis edeceğini vadetmesine rağmen; seçilir seçilmez barıştan (tabiatıyla da “sözünün eri” olmaktan) ne kadar uzak olduğunu; dünyada “barış” değil, “Yahudi hâkimiyeti” tesis etmek için çalıştığını ve çalışacağını göstermiştir.

Hemen örnek verelim:

İmzaladığı ilk iki kararnameden biri İsrail’e 1800 adet mega bomba gönderilmesine; diğeri de İsrail’in zaafa uğrayan ve zaman zaman devre dışı kalmaya başlayan “demir kubbe”sinin füzelerle güçlendirilmesine yöneliktir.

En az bunlar kadar önemli bir başka icraatı da, yeni kabinenin dış işleri ve savunma bakanları başta olmak üzere birçok üyesinin Yahudi kökenli Şahinler grubundan seçilmiş olmasıdır.

Keza Trump başkanlığının ilk günlerinde, 4 Şubat 2025’te İsrail Başbakanı Netanyahu’yu ABD’ye davet etmiş ve onu onur muhafızları ve kırmızı halılarla karşılamıştır.

Barış yanlısı vaadleri sebebiyle oylarını aldığı insanlar, gelir gelmez takındığı bu İsrail yanlısı tutum ve Netanyahu için hazırlanan karşılama töreni sebebiyle kendini protesto etmeye kalkınca; “göstericileri sınır dışı edeceği” tehdidini savurmaktan bile çekinmemiştir.

Netanyahu’nun ABD’de bulunduğu zaman zarfına dair paylaşılan birkaç saniyelik bir video kesiti, ABD - İsrail ittifakının boyutlarına dair önemli yorumlara sebebiyet vermiştir.

Trump’ın, Netanyahu’nun oturacağı koltuğun arkasında durduğu ve koltuğu onun oturacağı şekilde ayarladığı böyle bir videonun paylaşılmış olması haberciler tarafından şöyle yorumlandı:

“ABD kayıtsız şartsız İsrail’in arkasındadır. Netanyahu Trump’a güvenmektedir.”

Hatta şöyle de denebilir:

“ABD, İsrail’in hizmetindedir. İsrail’e hizmet, ABD’nin varlık sebebidir.”

Evet, gerçekten de bu sahneyi böyle okumanın önünde bir engel yoktur.

Trump, seçim öncesi ısrarla Gazze savaşını bitirmekten bahsediyordu.

Seçildikten sonra anlaşıldı ki onun bundan maksadı ölümle korkutup sıtmaya razı etmek misali, Gazzelileri vatanlarından sürmek imiş!

Bu sürgünü kabul etmezlerse başlarına ne geleceğini ise, Trump’ın ilk icraatlarından biri olarak İsrail’e bağışladığı mega bombalardan anlamak mümkündür. Yani Gazzeliler sürgünü kabul etmezlerse, hepsi birden imha edilecektir.

Bu kadar çirkin, bu kadar sefil bir hesap peşinde olduğu halde, Gazzelilere hamiyetperver gözle bakıyormuş gibi bir tavır takınması ise gerçekten sözün bittiği yerdir.

Neymiş?

Gazze insanların yaşayabileceği bir yer değilmiş. Gazzelilerin geri dönmek istemelerinin tek nedeni alternatiflerinin olmamasıymış.

Eğer bir alternatifleri olsaymış, Gazze'ye geri dönmeyi düşünmezlermiş.

Bu sebeple başka yerlerde “güneş ışığı alan, güzel açık alanlarda” onlar için “güzel binalar” inşa etmek gerekiyormuş. Bu yapıldığında hiçbiri Gazze’ye geri dönmek istemeyecekmiş…

Anlaşılacağı gibi bu alaylı ifadeler sadece Gazzelilerle değil, bütün dünyayla dalga geçmektir.

Kuzu postuna bürünen kurt misali bunları söyleyen Trump, Gazzeliler gittikten sonra olacakları ise şöyle anlatıyor:

"ABD, Gazze Şeridi'ni devralacak ve orada bir iş yapacağız. Oraya sahip olacağız ve sahadaki tüm tehlikeli patlamamış bombaların ve diğer silahların sökülmesinden, yıkılmış binalardan kurtulmaktan sorumlu olacağız… Bu barışı sağlayacağız ve orayı kalkındıracağız. Binlerce istihdam yaratacak ve tüm Orta Doğu’nun gurur duyacağı bir şey olacak…”

Şimdi şu pişkinliğe ne demeli?

Devamında gerekirse ABD askerlerini buraya yerleştirmekten, Gazze topraklarında güzel villalar yapmaktan, bu toprakları nasıl değerlendirebileceklerine dair İsrail’le yapacakları görüşmelerden dem vuruyor.

Gazze sanki babasının malıymış; babasından miras kalmış gibi konuşuyor!........

© İstiklal