menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyonist İsrail’in hamisi ABD ve D. Trump

9 1
11.02.2025

“Hak” kavramını anlattığımız yazılarımıza zaruri bir ara vererek bu haftadan itibaren birkaç makaleyle Gazze’de gelinen son durumu ve ABD’nin yeni Başkanı D. Trump’ın Gazzelileri sürgün ederek vatanlarına el koyma yönündeki beyanlarını değerlendireceğiz.

Bilindiği gibi Osmanlının çöküşüyle Filistin bölgesine İngilizler hâkim oldular. İngiliz eliyle, çeşitli hile ve entrikalarla bölgeye Yahudiler yerleştirildi ve İsrail devletinin kurulmasının imkân ve şartları hazırlandı. Bu süreçte İngilizler mazlum Filistin halkına çok büyük zulümler ettiler. Mesela onları topraklarını satmaya mecbur bırakmak için toprak bedelinden fazla vergiler ödemeye zorladılar. Bugün belli bir kesimin dilinden hiç düşürmediği “Filistinlilerin başına bütün bu işler topraklarını sattıkları için geldi.” şeklindeki propagandanın arkasında bu acı gerçek vardır ve bu husus müstakil bir araştırma konusudur.

Nihayet İngilizler bölgeden çekildi ve 1948’de İsrail Devletinin kurulduğu ilan edildi. O gün bugündür de Filistinlilerin maruz kaldığı haksızlık ve zulümler hiç bitmedi.

Şu anda gündemde olan durum ise Hamas’ın (Kassam Tugaylarının) 7 Ekim 2023’te İsrail’e karşı başlattığı harekâtla start aldı. 75 yıla yaklaşan bu zulümde bıçak kemiğe çoktan dayanmıştı. Bu tarih bir kırılma noktası oldu ki değerlendirmesini ilerleyen satırlarda ayrıca yapacağız. Şimdilik ifade etmek istediğimiz, İsrail vahşetinin bu tarihten sonra her geçen gün daha da artarak “terör devleti” tanımlamasına mutabık bir şekilde devam ettiğidir.

Kuran’ın haber verdiğine göre Yahudiler geçmişte iki büyük sürgün yemişler ve defalarca da ilahi azaba uğramışlardır. (Bak. İsrâ: 7) Çok gariptir ki bunlardan hiçbir ders almadan fitne, fesat, nifak ve her türlü bozgunculuğa tam gaz devam etmişler, bu alışkanlıklarından bir türlü vazgeçmemişlerdir.

Son olarak Hitler’in onlara tatbik ettiği büyük zulüm ve işkenceler de Yahudileri yolundan alıkoymamış, kelimenin tam anlamıyla “sığınmacı” olarak geldikleri Filistin’de, Filistin halkının topraklarına el koymaya kalkmışlar; devamında da tarih boyunca emsali görülmemiş bir vahşetle insanlığın yüz karası olmayı sürdürmüşlerdir.

Gelinen son durumda -her ne kadar henüz askerî veya siyasî bir müeyyideye vücut verememiş olsa da- İsrail de, ideolojisi olan Siyonizm de maşeri vicdanda mahkûm olmuş vaziyettedir.

I- İsrail - Filistin Çatışmasının Arka Planı

Hadiseye bir de uluslararası hukuk açısından bakalım.

Yaşananlardan öyle anlaşılmaktadır ki, 2. Dünya Savaşından sonra oluşturulan BM, adeta İsrail’i koruma hedefine göre konumlanmıştır. Zira BM’deki beş daimi üyeden birinin bir kararı veto etmesi, o kararın geçersiz olması için kâfi kabul edilmektedir ve buna bağlı olarak da beş daimi üyeden biri olan ABD, İsrail aleyhine verilen bütün kararları veto etmekte; böylece İsrail’in 76 yıldan bu yana yaptığı zulüm, baskı ve kanunsuzluklara engel olunamamaktadır. Bunun manası tüm insanlığın orman kanunlarına, bir nevi eşkıya hukukuna boyun eğdirilmesidir.

ABD’nin bu tavrının, ABD derin devletine de, ABD ekonomisine de Yahudi lobilerinin ve Yahudi sermayesinin hâkim olmasından, kısacası Siyonizm’den kaynaklandığını dünya âlem bilmektedir.

Keza Yahudileri böyle bir zulüm makinesi olmaya sevk eden sebebin, muharref Tevrat’taki haham uydurması “arz-ı mev’ud” hedefi olduğu da bilinmektedir.

İsrail bölgesinde gaspçıdır. Filistinlilerin vatanlarını ellerinden zorla almayı devlet politikası olarak belirleyip uygulamaktadır. 76 yıl boyunca yaptıkları budur. Bu dönemde ne acıdır ki Filistin topraklarının yüzde doksanı işgal edilmiş durumdadır. Hedefleri Filistinlileri öldürmek ya da sürgüne göndermek suretiyle bu toprakları Müslümanlardan tamamen arındırmaktır.

Ama Filistinlilerin ortadan kaldırılması, İsrail’in hedefine ulaşması anlamına gelmiyor. Yukarıda ifade edildiği gibi hedef arz-ı mev’uddur; yani kendi batıl inançlarına göre, vadedilmiş vatandır.

1800’lü yılların sonunda Theodor Herzl öncülüğünde şekillenen Siyonizm hareketi, arz-ı mev’ud topraklarında bir Yahudi devleti kurma amacını taşımaktaydı. Herzl, 1897 yılında Basel’de gerçekleştirilen Siyonist Kongre’de yaptığı konuşmada Yahudi devletinin doğal sınırlarını “Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki dağlara kadar dayanır, güneyde de Süveyş kanalına…” sözleri ile ifade etmiştir.[1]

Herzl’in danışmanlarından Max Bodenheimer de, kendilerini Filistin’e götüren gemiyle Çanakkale Boğazı’ndan geçerken şunları söylemiştir:

“Bizim düşlerimizin kanatları vardır, sınır tanımazlar. Yehova’nın Eski Ahit’te vaat ettiği Nil’den Fırat’a kadar tüm bölgeler Yahudi kolonizasyonuna açılmalıdır.” [2]

Arz-ı mev’uda dair söylenen sözlerin örneklerini çoğaltmak mümkündür ve hepsinden çıkan ortak sonuç şudur:

İsrail’in bu hedefe ulaşmak için Ortadoğu’da çatışmayacağı, savaşmayacağı, en azından güvenliğini tehdit etmediği ülke yok gibidir. Bir çırpıda sayılabilecek ülkelerin sayısı en az dokuz veya ondur:

“İsrail Topraklarının Tevratsal sınırlarını gösteren farklı haritalar içinde en büyük sınırlara sahip olan versiyonu şu bölgeleri içine alır: Güneyde tüm Sina Yarımadası ve buna ek olarak Kuzey Mısır’ın Kahire’ye kadar uzanan bir parçası; doğuda, Ürdün’ün tamamı ve Suudi Arabistan’ın kuzey bölgesi; Kuveyt’in tümü ve Irak’ın çok büyük bir bölümü; kuzeyde Lübnan’ın ve Suriye’nin tamamı ve buna ek olarak Türkiye’nin Van Gölü’ne kadar uzanan büyük bir parçası ve batıda Kıbrıs. Bu sınırlar hakkında yapılmış çok geniş kapsamlı araştırmalar, devlet desteğiyle, atlaslara, kitaplara ve makalelere dökülmekte ve okullarda bu sınırların propagandası yapılmaktadır.” [3]

Elbette ki bu kadar devletle savaşıp, bunlara boyun eğdirip, böyle bir haritaya ulaşmak akıl ve mantık işi değildir. Ne var ki Siyonizm ideolojisi gözlerini kör ettiği için İsrail bu gerçeği göremiyor. Kafasının bir gün sert bir taşa toslayacağını, arz-ı mev’uda ulaşacağım derken mevcut varlığını da mahvedeceğini kestiremiyor. Ama bizler, özellikle hadis-i şeriflerle gelen bilgilere iman ederek bunun böyle olacağını gayet iyi biliyor........

© İstiklal