Gazzelilere Sürgün Planı Bağlamında Dünya Nereye Gidiyor?
Toplamda 76 yıldır, 7 Ekim 2023’ten sonra da 15 aydan bu yana, Filistin / Gazze’de tarihin bir benzerini kaydetmediği acılar yaşanıyor. Ama her şeye rağmen masum Gazze halkı ve kahraman evlatları yenilmemiş, zalim İsrail galip gelememiştir.
ABD’nin İsrail’e verdiği en gelişmiş silahlara, keza batılı birçok devletin İsrail’in yanında yer almasına rağmen; Gazze’deki İslam’a inanmış, Allah’a teslim olmuş, vatanına bağlı bir avuç samimi Müslümanın bu yenilmezliği, dünyayı şaşkına çeviren büyük bir hadisedir. Ve bu manzara şu sözü bir kere daha ispatlamıştır:
“Tarih boyunca haklı bir davaya sahibi olup davası uğrunda ölümü göze alan insanlardan daha güçlü bir silah imal edilmemiştir.”
Bu, Hamas’ın / Kassam Tugaylarının başarısıdır. 15 aydır aralıksız süren soykırım ve katliamdan bir sonuç alamayan İsrail, rehinelerini kurtarmak için masaya oturmaya, ateşkes anlaşması imzalamaya mecbur kalmıştır. Ama elbette ki burnunu sürten, başını eğdiren bu durumu hazmedebilmiş değildir.
Bu hazımsızlıkla, savaşarak bir sonuç alamayacağını anladığı noktada imdadına Trump yetişmiş ve bir anda gündeme Gazzelilerin sürgünü gelmiştir.
Öyle anlaşılıyor ki, ABD ve İsrail ister gönüllü ister zorla Gazzelileri sürgün etmeyi kesin kafaya koymuşlar. Eğer Gazzeliler buna direnecek olurlarsa ölüm saçan silahlarla tek bir can kalmayıncaya kadar Gazze’yi vuracaklar. Ve ne pahasına olursa olsun, bu topraklara sahip olacaklar. Elbette ki bunu onların niyet ve kararlılıkları zaviyesinden söylüyoruz. Kaderin nasıl tahakkuk edeceğini yaşayarak göreceğiz.
Kısacası Gazzelilere “demokrasinin beşiğinden (!)” bir seçim hakkı sunulmakta (!) şu ikisinden birini seçmeleri istenmektedir: Ya sürgün ya da ölüm.
Bu yazımızda ABD Başkanı Trump’ın, Gazzelileri sürgün etme planının dünya genelindeki yankılarından, başarılı olup olmayacağından, her iki durumda da bölgemizde ve dünyada ne gibi sonuçlar ortaya çıkaracağından bahsedeceğiz.
1- Menfur Sürgün Planına Tepkiler
ABD Başkanı Trump’ın iz’an ve vicdandan yoksun, hukuk dışı bu sürgün planına, gördüğümüz kadarıyla dünya kamuoyu genel olarak karşı çıkmıştır. Bu, her şeye rağmen insanlığın ölmediği yönünde bir mesaj vermesi bakımından mühimdir.
Genel bir panorama çizmeye çalışalım:
Sürgün planı, kendi başkanları tarafından seslendirilen ABD halkının büyük çoğunluğu bu vahşete karşı çıkmıştır. On binlerce talebe, gösteri ve yürüyüşlerle bu durumu protesto etmiştir. Hatta ABD’nin Temsilciler Meclisinde bile bu vahşete karşı çıkan üyeler az değildir. Ama ne hazindir ki ABD’yi ekonomik ve siyasî cendereye alan Yahudi odakları ve Siyonist örgütler, idareye hâkim olan güçleri bu vahşet doğrultusunda yönlendirmektedirler.
AB ülkelerinin, dünya siyasetinde ABD’nin uydusu gibi hareket ettikleri, “Küfür tek millettir” prensibini ispatlar mahiyette İsrail’le uyumlu bir yol haritası izledikleri bilinmektedir. Bununla birlikte, bu sürgün fikri öyle insanlık dışı bir söylemdir ki; ABD ve İsrail’e olan yakınlıklarına rağmen onlar bile kendilerini bu vahşet planına karşı çıkmaya mecbur hissetmişlerdir.
ABD’ye rakip konumdaki güçler -mesela Rusya, Çin, Hindistan- bu sürgün planını açık bir dille reddetmişlerdir.
Nüfusu toplamda iki milyarı aşan Müslümanlar, elbette ki kardeşlerine reva görülen bu vahşete vicdan ve imanlarının gereği isyan etmektedir. Ama İslam ülkelerinden yönetim bazında sadra şifa olacak engelleyici bir proje henüz ortaya konabilmiş değildir.
Trump’ın Gazzelileri sürgün etmek istediği iki ülke, bilindiği gibi Ürdün ve Mısır’dır. Başlangıçta iki ülke de buna tepki göstermiş, Trump’ın geri adım atmaması sonucu Mısır “hayır” demekte ısrar ederken; Ürdün, boyun eğme manasında bir tavra bürünmüştür. Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin bin Abdullah, ABD’ye giderek -korku ve endişe belasına- sanki Trump’ın dediğini yerine getirecekmiş gibi bir hava vermiş, öte yandan Trump’ı barış yanlısı gibi gösterip “Sen barış getirirsin” gibi sözlerle işi tevil edip ona yağ yakmaya çalışmıştır.
Bu yazıyı yazdığımız 25 Şubat Salı günü Türkiye’ye gelip........
© İstiklal
