Washington’ın “Kurallar” Tuzağı
1991’den bu yana Batı, “kurallara dayalı dünya düzeni” kavramını destekleyerek uluslararası hukuku bir kenara itti. Ancak bu düzenin başından beri ABD’nin çıkarlarını diğer ülkelere dikte etmekten başka bir işlevi olmadığı artık açıkça görülüyor. Uluslararası anlaşmaları hiçe sayan Washington, müttefiklerini kendi ajandasına mahkûm ederken, Avrupa ise şimdi kendi seçimlerinin bedelini ödüyor. Grönland meselesi, bu küresel dönüşümün en güncel ve sembolik örneklerinden biri.
Trump, ilk başkanlığı döneminde Grönland’ı satın almak istemiş, ancak Danimarka hükümetinin direnciyle karşılaşmıştı. Bugün ise ikinci başkanlık döneminde, Washington bu hedefine iyice adapte olmuş durumda. Artık yalnızca ekonomik bir pazarlık değil, doğrudan bir jeopolitik hamle olarak değerlendirilen Grönland’ın ilhakı, ABD’nin müttefiklerinin egemenliğine nasıl bir tehdit oluşturduğunu gözler önüne seriyor. Trump’ın, gerekirse askeri güç kullanarak Grönland’ı alabileceğini söylemesi, ABD’nin artık sadece rakiplerine değil, müttefiklerine de toprak ve egemenlik dayatabileceğini gösteriyor.
ABD’nin Stratejik Genişleme Politikası ve Tarihsel Süreklilik
ABD’nin Grönland hamlesi, tekil bir olay değil; tarihsel olarak sürdürülen emperyal genişleme stratejisinin bir parçası. 1867’de Rusya’dan Alaska’yı satın alan ABD, zamanla Pasifik’te Guam ve Hawaii gibi bölgeleri de topraklarına katmıştı. Bugün Grönland için de benzer bir strateji uygulanıyor, ancak fark şu ki bu sefer hedef, doğrudan bir NATO müttefikinin toprağı.
Avrupa’nın bu gelişmeler karşısındaki çaresizliği,........
© Internethaber
