menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Son Yalnızlık

8 0
07.03.2025

Gün geceden başladı ve gecenin karanlığına dayandı. Ve güneşin ilk doğuşuna, çok kere, şahit oldu. Uzaktan ve kış günü sarı sıcak güneşin ışıkları ve ısısı buraya kadar geldi. Neydi onu o vakitte ayakta olmaya mecbur bırakan? Çok şey vardı. İlk ve son yalnızlığı; sarı sıcak güneş etrafı aydınlatsa da o ısınmak için bir yol bulamıyordu. Orada öylece çakılıp kalmıştı.

Yıllar önce, ilk yalnızlığına, tümleyen olarak girdi. Tümleyen ve tümlenen olarak, bir olup, birlikte bir yola çıktılar. Yol boyu kendi hikâyelerini yazacaklardı ve yazmaya başladılar. Olabildiğince yazdılar. Bu sonu bilinmeyen hikâyenin bazen yardımcı oyuncuları olduk; bazen de uzaktan şahitleri. Ta ki deniz kenarında son yalnızlıklarına kadar…

Arkasında hastane yazan tabelaya yaslanmış, yüzü acıdan kavrulmuş gibi kara, sarı, orada öylece dizleri kıvrık, bitkin ve düşünceli bir şekilde çömeliyordu. Kafasında bin bir türlü sorularla ve ne kadar zamandır orada oturuyor, kendi de bilmiyordu. Ayağa kalkmaya çalıştı; belinden ve dizlerinden bir türlü doğrulamadı. Elli yaşlarında idi, fakat bir gecede saçları bembeyaz olmuş ve on, on beş yaş birden yaşlanmıştı…

Evlerinde hayat arkadaşı ve bir çocukları vardı. Çiftler, zaman zaman çıkmaza girdiklerinde, aldırma her şey düzelir deyip birbirlerini sakinleştirmeye çalışırlardı. Kayınvalide, kayınpeder yıllar önce vefat etmişlerdi. Sorun annesi, kardeşleri olamazdı. Olsa bile nasıl paylaşsındı, kendi ailesi ile içinden çıkılmaz ilişkilerini? Ama onu rahatsız eden bir şeyler, illa ki vardı. Uyuyarak rahatlamaya çalışırdı. Enerjisi düşüktü. Bu durumdan en çok kendisi rahatsızdı. Hâlsiz ve hasta olduğunu söylüyor, doktora gittiği hâlde bir türlü ilacını bulamıyordu.

Yol arkadaşlığı bir günde bitecek bir şey değil. Yıllar var! Yola çıkılmış. Son anına kadar iyi günde kötü günde verilmiş sözlerin sahibi olmak, bir olmak demek. Bazı şeyleri bilirsin, bilemezsin; duyarsın, duyamazsın; yaparsın yapamazsın, arada kalmışlıklar, çalışmadığımız yerden geldiğini düşündüğümüz anlardır. Teslim olamamışlık ruhumuzu ele geçirir ve bırakmak istemez. Anılarımızı biriktirmemize engel olur. İç dünyamızda kaybolmuş gibiyizdir. İnsan bu durumda, yol bulamadığı gibi içinden çıkamadığı lâbirentte dolaşır durur, ta ki bulabilene kadar.

Bir gün kendisini telefonla aradığımda, umutsuz bir şekilde son konuşmasını yapar gibiydi. Kalp........

© İnsaniyet