menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sömürgeci Dilin Dayatması ve Özgür Dilin Erdemi

12 66
14.08.2025

Dil, kimliğimizin, düşüncelerimizin ve dünya algımızın temel taşıdır. Ancak sömürgecilik, yalnızca toprakları değil, zihinleri ve dilleri de ele geçirmiştir. Sömürgeci güçler, kendi dillerini ve kavramlarını dayatarak, toplulukların özgün düşünme ve ifade biçimlerini bastırmış, böylece kültürel ve entelektüel tahakkümlerini pekiştirmiştir. İngilizce metinde vurgulanan “Orta Doğu” (Middle East- الشرق الأوسط ) kavramının sömürgeci kökenleri, bu dayatmanın çarpıcı bir örneğidir. Bu yazımızda, sömürgeci dilin nasıl kabul ettirildiğini, zihinlerimizi nasıl tahakküm altına aldığını ve bağımsız, özgür bir dil ile konuşmanın insanî değerler açısından ne denli önemli olduğunu ele alacağız. Yazıda farklı örnekler sunarak, duygu ve düşüncelerimizi özümüze ait bir dil ile ifade etmenin ne kadar değerli ve erdemini olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.

Sömürgeci Dilin Dayatma / Kabullendirilme / Olumlama Araçları

Sömürgeci dil, Eğitim, medya, din ve hukuk gibi araçlarla sistematik ve çok katmanlı bir süreçle, hiç farkında olmadan zihinlerimize yerleşmiştir ve sömürgeci güçler bu yolla düşünce ve duygu dünyamızı tahakküm altına almışlardır. Bir anlamda bizim de, farkında olmadan onayımız ve kabulümüzle sömürgeci dilin kullanıcısı olmuşuz. Sömürgeci dilin tahaküm mekenizmaları ve bizlere kabullendirmesinde kullanılan araçlar nelerdir? Eğitim, medya, din ve hukuk gibi araçlar, bu tahakkümün temel dayanakları olarak kullanılmıştır.

Eğitim Yoluyla Dil Dayatması

Sömürgeci güçler, eğitim sistemlerini kendi dillerini yaygınlaştırmak için bir araç olarak kullanmıştır. Örneğin, İngiliz sömürgeciliği döneminde Hindistan’da, Lord Macaulay’in 1835 Eğitim Memorandumu ile İngilizce zorunlu eğitim dili olmuş, yerel diller (Hintçe, Tamilce, Bengalce) geri planda bırakılmıştır. Bu, yerel elitlerin İngilizce düşünmesini ve sömürgeci yönetimle işbirliği yapmasını sağlamıştır. Benzer şekilde, Fransız sömürgeciliği döneminde Cezayir’de Fransızca eğitim zorunlu kılınmış, Arapça ve Berberî dilleri eğitimden dışlanmıştır. Bu süreç, yerel halkın kendi diline güvenini sarsmış, sömürgeci dili “ilerleme” sembolü haline getirmiştir.

Medya ve Edebiyatla Kültürel Hegemonya

Sömürgeci dil, medya ve edebiyat aracılığıyla zihinleri şekillendirmiştir. Günümüzde herkesin, hiçbir sakınca görmeden ve eleştiri yapmadan rahatça kullandığı, “Orta Doğu” ve “Uzak Doğu” gibi terimlerin 19. Yüzyılın sömürgesi İngiliz imparatorluğunun başkenti Londra’yı esas alan sömürgeci bakış açısıyla oluşturulan bir terimdir. Bu terimler, İngilizlerin kendi coğrafi konumlarını merkeze alarak dünyayı adlandırmalarının, şekillendirmesinin ve sömürge olarak yönetmesinin bir yansıması ve bir sonucudur. Örneğin, 19. yüzyılda İngiliz ve Fransız gazeteleri, Batılı kavramları ve değerleri yücelterek yerel halkları “geri” olarak tasvir etmiştir. Joseph Conrad’ın Karanlığın Yüreği gibi eserler, Afrikalıları “vahşi” göstererek Batı dilini ve kültürünü üstün kılmış, yerel halkların kendi dillerine yabancılaşmasına yol açmıştır.

Dinî Kurumlarla Dilin Kutsallaştırılması

Dinî kurumlar, sömürgeci dilin prestijini artırmak için........

© İnsaniyet