menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sessizliğin Sesi – IV

10 0
05.02.2025

(anlatı)

***

“Hatırlamak da bir ihanettir” demiş Ali Ayçil, ‘Kovulmuşların Evi’ adlı deneme kitabında.

Düşündüm ki, bu ihanet kendimize mi yoksa hatırladığımız kişilere mi olur, bunu çıkaramadım. Hatırladıklarımız bazı şeylerde ölür, bazılarında yeniden diriliriz. Hatırladığımız iyi kişilerde ölür, kötü kişilerde diriliriz, demem daha doğru.

Kim söylemiş, hatırlamıyorum:

Üç çeşit ihanet vardır; biri kendine, biri sevdiğine, biri de her ikisine…

***

Birine; Siddartha Gotama’nın bir peygamber olabileceğini söyledim. Kendi halkına Allah tarafından gönderilmiş olabilir, olamaz mı? dediğimde o kişi güldü.

Dedim; şimdi Gotama’nın 5 kanununu hatırlamaya çalışacağım, eğer İslam diniyle örtüşmüyorsa bundan vazgeçeceğim:

-Eğer bunları demişse bunlar ilahîdir. Buda’ya inananlar sonradan paganlaşmışlarsa, her gönderilen peygamberden sonra halklarının başına ne gelmişse, onların da başına gelmiştir. Yoksa bu yüz yirmi dört bin peygamber nasıl izah edilebilir?

Öyle değil mi yoksa?

***

Sözde bir öykü tahlili yapacaktım, yapamadım, kalktım dışarda fırtınaya dönen kar yağışını seyre koyuldum. Önce bir kahkaha sesi sonra somurtkan, ağlamak için bahane arayan bir iç ses… duydum… İçimden mi geliyordu, dışarıdan mı geliyordu, çıkartamadım.

Öykü; Dostoyevski’nin böyle dediğini anlatıyordu:

“Bir insanın karakterini can sıkıcı psikolojik çözümlemelerden çok, gülüşünden anlamak mümkündür.”

***

Konuştum… konuştum… konuştum…

-Söndün mü? dedi.

-Evet, söndüm! dedim.

Duymadın mı hiç, Kaşgarlı Mahmut’un şöyle dediğini?

“İnsan şişirilmiş tulum gibidir,........

© İnsaniyet