Sönmüş Volkanların İtibarı İade Edilmeli
Ateşini arayan kor, sahibini arayan güzellikler var….
Kayda geçesice duygular, mecalini arayan siciller var…
Kısa mesafe koşucusu değil, maraton koşucusu çiftler de var…
Yarış bitse bile koşan atlar var…
Sevdasına denk, dengine sevdalılar var…
Birinin önceliği olmaktan daha güzel bir mevki bilmiyorum…
Birçok sevgi ifadesi duymuş, sevgi sözcükleri sarf etmişsinizdir… Mütemadiyen farkına varmadan dahi içselleştirdiğimiz hitaplarımız da yok değildir…
Ibn Hazm örneğin “Güvercin Gerdanlığı” kitabındaki teşbihleriyle adeta sevdaya takla attırır…
Zengin hissetmenin ve bu hisleri vermenin güzelliğini “Hatice’nin sevgisi benim rızkımdır” buyuran sevgili Peygamberimizden (sav) biliyoruz…
Sevgi, bir başkasının varlığından duyulan neşedir. Yürek, onunla attığını hisseder. Biz onunla yaşadığımızı ve buna değdiğini düşünürüz…
Peki sevilmemek? Bütün varlığın yok sayılması mıdır?
Sevmek yüce bir eylem ise sevmeyi bilmemek, sevmemek nasıl bir yoksunluktur? Sevilmemek peki?
Sevgi üretim ve tüketim gibi iki cephenin hangi yakasında ağır geliyor?
Sömürgeleşebilir mi sevgi?
Sevgi, hırstan kibirden gururdan ve affetmekten üstün gelmiyorsa o, sevgi değildir zaten. Vazgeçmek gerek direnmekten…
Onu bunu bilmem, sol yanında gönül taşıyan herkes sevginin lezzetine varmış olmalı.
Sevdiğine hissettirmiş, söylemiş, sahip çıkmış olmalı…
Bazı vurgular var ki cihana değer…
“Sen başıma gelen en güzel şeysin” diyen bir kalbe böğürtlen çiçeği olabilmek, güvercin gerdanlığına eşdeğerdir nazarımda.
Can denilen havlimize hangi YOLU tercih ederiz bilmem… Yolculuğun ırgatlığı........© İnsaniyet
