Gül Yaprağı Olabilmek
Bazı insanlar, ilişki kurdukları insanların yüklerini almayı hiç düşünmeden onlara bencilce sürekli yük olurlar; bir değer ve güzellik katmazlar etraflarına.
Necati Cumalı; “Devetabanı” isimli değerli tiyatro eserinde kendisini yetiştirenlerin yaşama alanlarını kısıtlayan devetabanı bitkisi gibi birçok insanda bulunan yayılma hastalığını konu edinmektedir. Bazıları iyi niyetleri, iyilikleri istismar ederek bazıları da farkına varmadan bu yayılma hastalığıyla yakınlarındaki insanlara eziyet eder.
Alçakgönüllü insanlar karşısında kendini ve haddini bilmez bazı insanlar, daha da gurur ve kibir abidesi kesilirler. Edep ehli insanlar, edepleri sebebiyle edepsizler karşısında susarlar ama bunu anlamaktan uzak edepsizler; kendilerinin haklı olduğunu sanırlar.
Hayatımızda çok nadir de olsa “İyi ki varlar.” dediğimiz, hayatımızı gül kokularıyla güzelleştiren, bize değer katan, edep, nezaket, zarafet, marifet, tevazu, incelik ve hikmet sahibi güzel insanlar da var.
Çok beğeneceğiniz “gül yaprağı olmak” meselini sizlerle paylaşmak istiyorum: “Bir zamanlar bilginler ve şairler, ‘Suskunlar Meclisi’ adıyla bir topluluk oluşturmuşlardı. Üye sayısı kırk kişiydi ve bunu arttırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek fakat çok az konuşmak ve yazmaktı.
Meşhur şair ve mutasavvıf Molla Câmî, bu meclisin üyeleri arasında olmayı arzuluyordu. Günün birinde Suskunlar Meclisi’nin bir üyesinin vefat ettiğini duyunca onun yerine aday olmak için âlim ve ariflerin bulunduğu köşke geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden ismini bir kâğıda yazarak o sırada........© İnsaniyet
visit website