menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Söz Varlığı

9 0
06.06.2025

Serin bir akşamüzeri Ulu Cami’ye çıkan sokaklardan birine konumlanmış mütevazı bir çay ocağında Erzurum’a dair derin bir muhabbete dalmıştık. Hayatımda ilk kez gördüğüm devasa çay kazanı, altında yanan meşe odununun cömert sıcağıyla fokurdarken, bakır demlikler kendilerince bir muhabbet tutturup bir sen bir ben diye diye içini dökmektelerdi kırmızı beyaz tabaklı cam bardaklara.

Yatsı vaktinin mübarek ezanını beklemeye koyulmuş Erzurum eşrafına kimi Ankara, kimi İstanbul, kimi de Bursa’dan gelen yorgun misafirlerdik. Yorgunduk ama yüreğimizdeki heyecana çoktan yenilmiş olan yorgunluğumuz limon ikramlı kıtlama şekerle tatlandırılmış Rize çayında eriyip gitmekteydi. Bir sevdanın peşine düşmüştük. Bizi bu güzel diyara hem de tam mevsimindeki leylakların altına sürükleyen ortak sevda elbette söze dairdi. Leylaklar beyaz mor renkleriyle göze, misk kokusuyla burnumuza meyletmişken dilimizden dökülen hoşluklar maviye çalan siyah gökyüzüne doğru Erzurum kalesinden köklenmiş al bayrağın altından süzülerek çıkmaktaydı.

“Keleci bilen kişinüñ yüzini ağ ede bir söz / Sözi bişirüp deyenüñ işini sağ ede bir söz” (Yunus Emre)

‘Sözümüz rast gide’ diye koyulmuştuk zaten yola.

Sözün ilk sabahında mahmurlaşmış çiğdem gözleriyle bakış atan Palandökene uyanmıştık. Tepesinde Erzurum’da olduğumuzu hissettiren kar öbekleri vardı. Hava Erzurum’ca serin, gökyüzü Erzurum’ca kasvetli, yüreklerimiz Erzurum’ca coşkuluydu.

“Gönül gurbet ele çıkma / Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere........

© İnsaniyet