Neoliberalizm cenderesini kırmak için kooperatifleşmek bir seçenek midir?
“Duran saat bile günde iki kez doğruyu gösterir” deyişi vardır ya, gerçekten de öyle… Söz konusu bu rejim olduğunda, günde olmasa da ayda yılda bir doğruyu gösterebilir. İşte böyle istisnaî gelişmelerden biri de geçen hafta yaşandı. Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda; ilgili bakanlıklar, kamu kurumları ve sektör temsilcilerinin katkılarıyla yürütülen ‘2025-2029 Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı’nın (TÜKOSEP) tanıtım töreni Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Toplantıya Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, Sanayi ve Teknoloji eski Bakanı Mustafa Varank ve çok sayıda kooperatif ortağı katıldı. Saydığım bakanlıkar kooperatif eylem planıyla doğrudan ilgili bakanlıkların bazıları… Bu toplantının öncesinde de TÜKOSEP’e ilişkin genelge, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlandı.
Uluslararası Kooperatifler Yılı’nın bir müsamerasi olarak kalmaması için!..
Genelgede, “Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ‘2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ doğrultusunda 2025 yılının ‘Uluslararası Kooperatifler Yılı’ ilan edilmesiyle tüm dünyada kooperatiflerin ekonomik ve sosyal kalkınmadaki kritik rolü bir kez daha gündeme gelmiştir” saptaması yer alıyor. Umarım ki, bu BM’nin önceliklerini görmezden gelmemek için hazırlanmış bir eylem planı olup sonradan tozlu raflarda unutulmaz. Genelgede, kooperatiflerin iklim değişikliği, gıda güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma gibi birçok küresel konuda aktif rol oynadığına vurgu yapılıyor. Ulusal ve uluslararası alanda etkin kooperatif uygulamalarına ilişkin farkındalığın artırılması, bu dönemde yenilikçi bir stratejiyle kooperatifçilik politika ve uygulamalarına yön verilmesine ihtiyaç duyulduğu vurgulanıyor. Biraz eksik, biraz güncel sorunlara endekslenmiş olsa da hiç yoktan iyidir.
12 Eylül, kooperatifleşmeye büyük bir darbe indirmişti
Türkiye’de 1970’lı yıllarda hızla gelişen bir kooperatifleşme eğilimi vardı. Devam edebilseydi, hatalarıyla sevaplarıyla başta tarım olmak üzere, gıda, konut, tekstil, mobilya gibi üretici sektörlerde daha istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme sağlanabilirdi, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmada çok daha farklı bir yerde olabilirdi Türkiye. Olmadı, 12 Eylül Askeri Darbesi siyasete, sendikalara nasıl bir darbe vurduysa, benzer bir darbeyi de kooperatifçiliğe vurdu. Günümüzde üretici birliklerinin ve kooperatiflerin hali ortada ve onların eksikliğinde, gerek üreticiler rekabet avantajlarını kaybettikleri için çok ciddi bir sömürü altında, tüketiciler ise kalitesiz ürünleri çok yüksek fiyatlara edinmek zorunda… Eklemek gerekir ki, perakende başta olmak üzere, pek çok sektörde oligopol piyasa koşullarının oluşmasının bir sebebi de kooperatifleşmenin bu ülkede geri bıraktırılmış olması.
‘Halk kapitalizmiyle’, kapitalizmi biraz da olsa dizginlemek
Oysaki kooperatifler kapitalist sistemin agresif kâr odaklılığını, tekelleşmeyi, üretimden nihaî tüketiciye kadar olan tedarik zincirinde verimsizliği, israfı ve yağmayı bir ölçüde de olsa önleyecek önemli kuruluşlar. Aynı zamanda sosyoekonomik gelişmeye destek verecek katılımcı mekanizmalar… Bir tür ‘halk kapitalizmi’ mekanizması olarak tarif etmek de mümkün. Dünyada çok başarılı uygulamalar var ve bazıları küresel ölçekteki dev şirketlerle bile rekabet edecek güce erişebiliyor. Tarihe baktığımızda, genellikle sosyaldemokrat ve sosyalist hükûmetlerin iktidarda olduğu dönemlerde kooperatiflerin geliştiği ve yaygınlaştığı görülüyor.
Bugün Avrupa Birliği’nde 165 milyonu aşkın paydaşıyla, 250 bin kooperatif faaliyet gösteriyor. Uluslararası Kooperatif Birliği’nin verilerine göre, dünya genelinde 3 milyon kooperatif........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein